ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    23.05.2014


    ESARETİMİZİN İŞARETİ

    Toprağın derinliklerindeki çekirdek, zamanı gelince yükseliyor ve yerçekimi kanununa muhalif olarak yerden yukarı çıkıp çiçeğe, oradan meyveye dönüşüyor.

    Milyonlarca ton su denizlerde, göllerde, nehirlerde dururken ısınınca buharlaşıyor, gökyüzüne yükseliyor, görünmez rüzgarın önünde bulutlarla takdir edilen yerlere sürükleniyor ve milyonlarca ton yağmur suyu olarak tekrar yere dökülüyor.

    60 santim olarak doğan çocuk 150 santimin üstüne yükseliveriyor.

    Bütün bunları görüp durduğumuz için garipsemiyoruz.

    Tonlarca demiri uçak yapıp gökyüzünde üç yüz insanla birlikte uçuran insanın bu yaptığına şaşırmıyoruz ama bazı insanlarımız, Allah’ın rasülünü Miraca çıkarmasını garipseyebiliyor.

    Bir kere bu gecenin adı güzel.

    Bir kısım insanların, insanlık mertebesinde iken inkar yükü altında alçaldıkça alçalıp hayvanlar seviyesinin altına düştüğü bir dönemde yükselişten bahsetmek bile başlı başına bir güzel hatırlatmadır.

    Sevgili peygamberimizin peygamberliğinin on üçüncü senesinde, hicretten on sekiz ay önce Receb ayının 27 inci gecesi gerçekleşmiştir.

    Olayı duyan müşrikler hemen Hazreti Ebubekir’e koşmuşlar ve onu Müslümanlıktan döndürebiliriz ümidi ile sevgili peygamberimizin bir gecenin kısa bir zamanında Mescidi Haramdan Mescidi aksaya gittiğini ve oradan yedi kat semanın üzerine çıktığını söylediğini alaylı bir şekilde aktarırlar.

    Müşrikleri dinleyen Hazreti Ebubekir (Allah ondan razı olsun) “İn kane kale, lekad sadeka/ o söylemişse doğrudur” demiş.

    Sıddık olmak kolay değildir.

    Geçmişin tortularından arınacaksın, inkar kültürünün yanlışlarını terk edeceksin, kısır aklıyın geliştirdiği eksik mantığın hapishanesinin sapkın tel örgülerini kesip atacaksın ve kula kul olmaktan kurtulup Allaha kulluğun özgürlüğüne yükseleceksin ve o Sıddıklık zirvesinden, kula kul olmaktan zevk alır hele gelmiş aşağlık insanlara “O söylemişse doğrudur” diye haykıracaksın.

    İsra’nın yani Mecidi Haramdan Mescidi Aksaya kadar olan  bu seyahatin Kur’an’dan delili İsra süresinin birinci ayetidir Buyurun okuyun:

    “Kulunu bir gece Mescid-i Haramdan, çevresini bereketli kıldı­ğımız Mescid-i Aksa'ya âyetlerimizden bazılarını göstermek için götüren (Allah, her türlü eksiklik­lerden) münezzehtir. Şüphesiz O, işitendir, görendir.” Diye haber verilerek İsra’nın ayetle sabit olduğunu görüyoruz.”

    Mescidi aksa’dan Sidret’ül müntehaya kadar olan seyahate Mirac denir ona işaret eden ayetler de Necm süresinin 1-18 ayetleridir buyurun:

    Ayet 1- And olsun batan yıldıza ki,

    2- Arkadaşınız (Muhammed) ne saptı, ne de azıttı.

    3- O, hevadan konuşmaz.

    4- O, kendisine vahyolunan, vahiyden başka bir şey değildir.

    5- Onu çok kuvvetli (Cebrail) öğretti.

    6- Kâmil akıl sahibi (Cebrail) hemen doğruldu (kendi sûretinde göründü.)

    7- O en yüksek ufukta idi.

    8- Sonra (Cebrail) yaklaştı ve sarktı (daha da yaklaştı).

    9- İki yay kadar veya daha da yakın oldu.

    10- (Allah'ın) kuluna vahy ettiğini vahy etti.

    14- Sidret'ül – Müntehanın yanında.

    15- Cennetül Me'va, onun (Sidre’nin) yanındadır.

    16- Sidre'yi bürüyen bürüyordu.

    17- Göz ne kaydı nede saptı.

    18- And olsun O, Rabbinin büyük âyetlerini gördü.”

    İsra ve Mi’racı anlatan hadislerin ravileri o kadar çok ki, hadisçilere göre Mirac olayını anlatan hadisler, mana bakımından Mürevatir hadis sayılmışlardır.

    Ama maalesef Mescidi aksa’nın bulunduğu Kudüs, Siyonistlerin işgali altındadır. Bu işgal, dünya Müslümanlarının siyaset sahasındaki esaretinin işareti gibidir.

    Tıpkı Ayasofya’nın cami olarak Müslümanlara kapalı olması gibi.

    Mi’racınız mübarek olsun, düştüğümüz bu durumdan Allah bizi yeniden kaldırsın, önce gönüllerimiz esaretten kurtulsun, sonra insanlığımızı İslam’a göre korumayı bize nasip etsin.