UMUTSUZ OLMAYA SEBEP YOK
Allaha iman eden ümitsiz olmaz.
Çünkü her an hiç hesap etmediği yerden yardımın
geleceğine inanır.
Yolumuzun kılavuzu sevgili peygamberimizin hayatı ve
bütün peygamberlerin hayatı bizim örneğimizdir.
Tek başına başladığı tebliğ görevinde bir kadın Hatice
anamız, bir çocuk Hazreti Ali, bir arkadaş hazreti Ebubekir ve hazreti Ömer.
(Allah hepsinden razı olsun)
Beş kişiyle yola koyulduğunda kimse ona ve beş
arkadaşına şans tanımıyordu.
Yalnız kendi imkanlarını görüp ona güvenenler hep
ümitsiz kalmışlar ve perişan olmuşlardır.
Rabbimiz, (Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin”
buyurmuş. (Zümer süresi ayet 53)
İmanımız olur da itimadımız olmazsa Allah’ın yardımı
gelmez.
Yürekten inanarak, onun koyduğu kuralları uygulayan ve
onun yolundan geri adım atmayanlardan hiç bir kimse yardımsız bırakılmamıştır.
Kendi görüşünü kendine kandil yapan, onu insanlara
dayatan, kendi imkanlarından başkasına güvenmeyenlerin Allahtan yardım
beklemeleri de şaşkınlıklarının eseridir.
Hiç bir inasnın akıl kıvılcımları bütün insanlığı
aydınlatacak kadar güçlü değildir.
Bütün akılları ve güç ve kuvvetleri yaratanın nuru ve
gücü karşısında denize damla kadar bile değildir.
“Bana göre” kitabından din bilgisi almadan, Rabbin
kitabı Kur’an ile onun elçisi Muhammet aleyhisselamın çizdiği sünnet yolunda
yürüyenlerden bu güne kadar mahrum olan olmamıştır.
İddiama delil mi istiyorsunuz, buyurun Kur’an-i kerimi
okuyun.
Orada Nuh aleyhisselamın başarılarını, Hud, Salih,
İbrahim, İsmail, Lut ....Musa, İsa aleyhisselamların ateşle denendikten sonra,
sellerle, denizlerle, denendikten sonra Allah’ın yardımının geldiğini
göreceksiniz.
Rabbimiz, mümin insanları tarif ediyor:
“Onlara (müminlere),
insanlar: "Şüphesiz düşmanınız olan insanlar, sizin için kuvvetlerini
topladılar. Onlardan korkunuz" dedi de, bu onların imanını artırdı ve
onlar: "Allah bize yeter o ne güzel vekildir" dediler.” (Al-i Imran
süresi ayet 173)
Dünyanın ve yedi kat semanın bütün
gücünü toplasanız, bunların hepsi Allahın “Ol” demesiyle oluvermiştir.
Onun için dünya üzerinde karın
misali dolaşan kafirlerin kuduz köpek gibi ısırmasından hiç bir Müslüman
korkmaz.
Mehmet Akif Ersoy merhum,
“Bilmiyorlar ki bu şiddetlerin olmaz hükmü:
Göz
yılar önce, fakat, sonra kanıksar ölümü.
Sanıyorlar
kafa kesmekle, beyin ezmekle,
Fikr-i
hürriyyet ölür. Hey gidi şaşkın hazele!
Daha
kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak:
Ekilen
gövdelerin hepsi yarın fışkıracak!” deyivermiş.
Sırpların batı destekli saldırıları esnasında
Türkiye’ye Bosna'dan gelen bir profesörümüz “70 sene komünist rejim altında
dinden uzaklaştırıldık. İsmen Müslüman’dık ama birçok şeyi inkâr ediyorduk.
Ancak Sırpların, Amerikan silahları, Alman uçakları, Fransız planları, İngiliz
yardımlarıyla üzerimize saldırmasıyla bizimkiler aslına döndü ve aslanlaştı”
diyordu.
“Batı destekli” sözüme alınmasın bazı iyi niyetli
insanlarımız.
Bu sene Hollandalı askerlerin denetimi ve gözetimi
altında on binlerce Müslümanın katledildiğinin görüntüleri ulaştı Lahey Adalet
divanına.
Fidanlar fışkırdı.
Çiçek verdi, meyveye durdu.
Bahar gelince dünyanın bütün zalimleri bir olsalar,
dünyanın tamamına kezzap akıtıp baharın gelişini engelleyemezler.
Çiçeklerin açmasını, böceklerin uçmasını
durduramadıkları gibi,
Güneşin doğuşunu engelleyemedikleri gibi,
İslam nurunun bütün gönüllere doğmasını da engelleyemeyeceklerinin
en güzel delili her geçen gün kendi ülkelerinin insanlarının bu kadar kötü
propagandaya rağmen Müslüman olmalarıdır.