ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    25.02.2013


    Fişleyen de Fişlenen de Biziz

    Tanıdığım ve sevdiğim bir müfettiş, “28 Şubatta fişlenenlerin isim listesi kitaplaştırılmış. Diyanette çalışanlar listesinde senin adın da var.” dedi.

    Her olayın iyi tarafından bakan ben de ona, “Ordu, ülkenin düşmandan korunması konusunda en fazla hazırlık yapan ve 24 saat uyumayan kurumdur.

    Ülke düşmanlarının kimler olduğunu, güçlerinin ne kadar olduğunu, dünyanın neresinden nasıl saldıracaklarını hesap ederken, ülkede kendilerine en yakın, dinine, imanına, vatanına, bayrağına bağlı, ihanet etmez, geri adım atmaz, şehitlik için hazır bekleyenleri de bilmesi gerektiği stratejisinin bir parçası olduğundan fişlemiştir.” diye açıklama yaptığımda,

    “Hocam, senin adın sevilmeyenler listesinde.” dedi.

     Ben de “O da bir taktiktir. Dünya genelinde saldırılarını hep Müslümanlara yapan düşmanların bu ülkede de ilk hedefi, dinine bağlı Müslümanlar olduğundan bu ülkede ilk korunması gereken, güvenilmesi gereken insanların listesini tutmuşlardır.” dedim.

    -Ama hocam, beni de sürgün ettiler.

    - Burada mı daha fazla hizmet ediyordun, sürgüne gittiğin yerde mi daha fazla hizmet ettin?

    - Sürgün gittiğim yerde.

    - Ben de öyle. Ben Van’da askerlik yaparken yirmi kadar asker arkadaşıma dini bilgileri öğretirken, Hakkari’ye sürgün gönderildiğimde her akşam Jandarma Alay karargahında ve bölüklerde sırayla dini bilgiler verme imkanı elde ettim. Bilemezsin belki sürgüne gönderen böyle bir hizmete gönderiyordur...

    - Seni taltif ederek de gönderebilirdi.

    - Ülkeyi gözetleyen büyük şeytan uyanabilirdi.

    - Bizi fişleyenler onların emrinde değil mi?

    - Onların emrinde olsalar başlarına çuval geçirirler mi? Beni fişlerler, beni döverler ama onu öldürürler.

    Ülkemize, dinimize, bayrağımıza kastedenler, düşmanlıklarını ortaya koymak için hesaplar yaparken, Diyanette değerli hizmetler veren yüz bin personeli, yüz bin camiyi, hesaba katmazlar. 750 binlik eğitim ordusunu da önemsemezler, Yedi bin kişilik Hakimler sınıfını hesaba katmazlar. İşçileri, işverenleri düşünmezler.

    Onlar, batı eğitiminden geçtiği halde, İslam’ın yasakladığı bir çok haramı işledikleri halde bir türlü gönlünden imanı alınamayan, rakıyı içtiği halde batıyı temsil ettiği ve dinen haram olduğu için domuz eti yemeyen ve Haç’a tahammül edemeyen eli silahlı askerlerimizi hesaba katıyor.

    Onun Muavenet gemisini kurşunluyor da camiyi kurşunlamıyor, onun başına çuval geçiriyor da benim başıma çuval geçirmiyor. Ama o çuval benim başıma geçirilseydi bu kadar üzülmezdim. Benim başıma onların eliyle görünmez çoranlar örüyor ama biz, çorabın farkına vardık

    Halbuki batı kültürüne en yakın kurum olan ordu, batı tarafından en fazla izlenen, izlendiği kadar dışlanan kurumdur.

    Amerikan ajanları tarafından Amerika’daki Diyanetin müşaviri değil Askeri ateşe izlenmektedir.

    Halbuki Diyanet müşaviri, beş vakit namaz kılarken, Askeri ateşe belki Cumadan Cumaya kılar.

    Allah’a peygambere ve Kur’anın haber verdiği her şeye iman eden herkes bizim dostumuzdur, kardeşimizdir.

    Yanlışlarımızı döverek değil severek düzeltelim.

    Bizim yanlışlarımız amelde, gavurun yanlışı temelde.

    Biz, Fişleyen de Fişlenen de Biziz.