SÖZÜ DOĞRU ANLAMA
Siyasilerimizin,
Yanlış anlaşıldım sözünü duymayanımız kalmadı.
Herkesin hayatında
buna benzer olaylar yaşanabilir. Arkadaşlar arasında da geçer buna benzer
sözler.
Doğrudur, yanlış
anlaşılmış olabilir.
Yanlış söylemiş de
özür dilemek zoruna gittiğinden asıl zor yolu seçerek kendini rezil etmeyi
seçmiş de olabilir.
Atasözlerimiz bile
yanlış anlayan, yanlış yerde kullananlar olur.
Atalarımızın
başından geçen olayları ifade ettikten sonra zaman içinde denemelerle, kelime
değişimleriyle, kelime ilave veya eksiltilmeleriyle sağlam bir kalıba oturan,
edebi kurallara uygun, zamana dayanıklı,
öğüt veren, yol gösteren, çoğunluk tarafından benimsenen özlü sözlerdir.
Bazı atasözlerinin
anlamını anlamsız veya yanlış bulanlar olabilir.
İki atasözü arasında
çelişki olduğunu söyleyenler de olabilir.
Dikkat edilirse bu
çelişki veya anlam bozukluğu kişinin kendi anlayışından da meydana gelebilir.
Atasözlerini ilk
duyduğunuz zaman onu konuşmasının içinde kullanan kişi de anlamı yönlendirmiş
olabilir.
Mesela, bir hocanın
yanlışını anlatan biri, konuşmasının sonunda Hocanın dediğini yap, yaptığını
yapma diyerek bu güzel atasözünü yanlış yorumlamış ve sana da yanlış yorumla
vermiş olur.
"Hocanın dediğini tut,
yaptığını yapma" diye bir atasözümüz vardır.
Bu söz, bir çok insanımız
tarafından tek yönlü olarak hocaları tenkit için kullanılır.
Halbuki her sözün nerede
nasıl ve niçin söylendiği araştırılmadan akla gelen şekliyle yorumlanıp
anlatılırsa eksik olur.
Yüzme hocası, öğrencilerine
su üstünde durmayı ve bir kaç kulaç atmayı öğrettikten sonra havuza, göle,
denize, götürüp "Şuradan ileri gitmeyiniz ve buradan deniz kenarına doğru
yüzünüz" dedikten sonra kendisi şöyle bir derin yerlere kulaç atsa,
öğrencilerden biri de "Biz de gidelim" dediğinde öbür öğrenci "Hocanın
dediğini tut, yaptığını yapma" dese atasözü bir başka anlaşılır.
Tefsir usulü derslerinde bir
ayete en az on altı yönden bakmanın yolları öğretilir:
1-
Dal bil ibare (Ayetin veya Hadisin doğrudan, tevilsiz anlatmak istediği mana.
2-
Dal bil işare (Ayetin veya Hadisin işaret ettiği mana)
3-
Dal bil delale (Ayetin veya Hadisin delalet ettiği mana.)
4-
Dal bil iktiza (Ayetin veya Hadisin gerektirdiği mana)
Bu yönlerin de dörder yönü
vardır ki on altı eder.
Aslında Edebiyat öğretmenleri,
şiir, nesir, atasözü gibi önemli sözlerin bir kaç yönünden bakmasını öğreterek
öğrencilerin at gözlüğü gibi tek yönden görmelerini değil çok yönlü
anlamalarını sağlamış olur.
"Amelsiz alim, elinde
fener bulunduran köre benzer. Başkasına yol gösterir ama kendisi görmez"
sözümüz de tek yönlü anlaşılan kelamı kibarlardandır.
Bu atasözünün kaynağı bir
Hadisi şeriftir.
Taberani'nin Mucemi
Kevirinde, Cündüb bin Abdullah'tan rivayet ettiği bu anlamdaki hadiste
"Kendini yakar başkasına ışık verir" diye rivayet edillmiş.
Bakara süresinin 44 üncü
ayetinde Rabbimiz: "Siz, insanlara iyiliği emreder de kendinizi mi
unutursunuz" buyurur.
Bu atasözü haline gelen
Hadisi şerif daha fazla amelsiz alimleri tenkit için söylenir.
Halbuki aynı sözün içinde
amelsiz alimin de o ışıktan yararlanması anlatılır.
Rabbimiz, Nisa süresinin 85
inci ayetinde bir iyiliğe aracılık yapana o iyilikten pay vardır"
ayetiyle, Sevgili peygamberimizin "Hayra delil olan o hayrı işlemiş
gibidir" hadisi, yol gösterenlerin de o yol gösterme işinden sevabını
alacağını haber verir.
Sevgili peygamberimiz:
Kalpler, kaplar gibidir. Bir kısmı diğerinden daha iyi anlar ve korur
buyurmuş. (Ahmet, Müsned,
Abdullah bin Ömer hadisi)
İnsan Hakları
beyannamesinin öncüsü ve doğrusu olan Veda Hutbesinde: Burada bulunanlar
duyduklarını bulunmayanlara tebliğ etsinler. Nice tebliğ edilenler, ilk
işitenden daha iyi anlar ve korur buyurmuş. "Buhari, Sahih, K. Hac, Babü Hutbetü Mina
Ayrıca Şeyh Sadi Şirazi,
Gülistan isimli eserinde bu atasözünü verdikten sonra "Alimin ışığıyla
yolu bulanlar, körü de aynı yola götürürler" diyor.
Asıl olan ilimle amel
etmektir.
Buna bir örnek de Hadisçi
Ameş ile Ebu Hanife hazretleri arasında geçen bir olaydır:
Ebu Hanife, sorulan bir
sorunun cevabını verir.
Ameş, bu cevabın delilini sorunca
Ebu Hanife "Senden dinlediğim filan Hadis" der.
Bunun üzerine Ameş: Bizler
eczacıyız, sizler doktorsunuz" der. (Kurtubi, Camiu Beyanil ılm ve
Fazlihi, 2/257)