BİLGİ ZEHİRLENMESİ
Elli yıllık hayatımda İslam yolunda
yürüyenlerden çok az bir gurubun başka yollara gittiğini gördüm.
Bir çoğunun ise kafirin daha güçlü olduğuna
inanarak, cephe gerisine çekilerek, evden çıkmayarak, İslami gıdasını yalnız
tesbih çekerek almaya başladı.
Bu türleri anlamak için Nuri Pakdil beyin
onlara öfkesini görmek yeterli.
Bir kısmı ise kendini kitap okumaya verdi.
Yüzlerce ciltlik kitabı evinde, yalnız başına,
sessizce okudu.
Kendisi için kurduğu yeni bir dünyayı okuduğu
kitaplarla süslemeye çalıştı.
Ama okuduğu kitabın söylediğini değil,
kendisine lazım olan manayı aldığının farkında değil.
İşte okuma zehirlenmesi burada başlar.
Gıda zehirlenmesi olduğu gibi bilgi
zehirlenmesi de olur.
En temiz gıda maddelerini devamlı yiyen ve
yerinden hareket etmeyen, böylece gıda zehirlenmesine tutulan insan gibi
devamlı kitap okuyan, anladığını etrafla paylaşıp yanlış veya eksik
anlamalarını düzletmeyen insanlar da bilgi zehirlenmesine yakalanırlar.
Okudunuz kitaptan sizin görüşünüzü destekleyen
ve hoşunuza giden yerlerde yeniden okuyun ve bir başka arkadaşla ada onu
okuyun.
Siz, kendi anladığınızı söylemeden okuyun ve
ne anladığını ona sorun.
Anladıklarınızı dostlarınızla günlük olarak
paylaşın.
Bin bir çiçeğin her biri güneşten kendi
tabiatına uygun rengi aldığı gibi okuduğumuz kitaplardan da hepimiz kendi
kültür kabımıza göre anlamlar çıkarırız.
Bu yanlış değildir ama “Benim anladığım en
doğrudur” demek yanlıştır.
İşte burada Kur’an-i Kerimi anlama yolunda Sevgili
peygamberimiz devreye girer ve Ashab-ı Kiram kendi anlayışlarını peygamber
efendimizin anlayış mihengine vurur ondan sonra söylemeye başlarlarmış.
Kur’an, herkesi bağlar ama kendi anlayışsınız
yalnız sizi bağlar.
Sevgili peygamberimizin anlayışı hepimizi
bağlar.
Kendisini merkeze alanlar, doğru sözü yanlış
anlayarak kendi çıkmaz sokaklarında sıkışıp kalırlar.
Kur’an-i Kerimin 23 yılda inmesinin
sebeplerinden biri de ayetlerin hayata hazmedilerek sokulması idi.
Ashabı kiram, “İnen bir ayeti alıyor, ezberliyor,
hayatımıza tatbik ediyor ve ondan sonra yeni gelecek ayetleri dört gözle
bekliyorduk diyorlar.
Dünyada nüfusuna göre en fazla Kur’an-i Kerim
hafızı Somalili Mültecilerin kaldığı Datab’da imiş.
Bir milyon nüfuslu mülteci kampında doğup otuz
yaşına gelen her kız ve erkek Kur’an-ı ezberliyormuş.
Ellerinde başka kitap olmadığından, hafızla
eliyle tahtalara yazılan ayetleri ezberledikten sonra silip yeniden yazmak
kolay olduğundan yalnız Kur’an ezberliyorlar.
Kur’an okumanın sevabını alırlar ama Kur’an
onları kölelikten kurtaracak reçete olduğu halde reçetenin dediklerinin
tatbikatı yapılamadığında dünyanın en büyük kampında en uzun esaret hayatını da
yaşıyorlar.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
dağıldıktan sonra ülkemize fuhuş yapmak için gelenlerin hepsi, kimyager,
fizikçi, doktor, filolog, mühendis ama ülkesinde kullanım alanı olmadığından bu
bilgiler yerine kendilerini ilkokul mezunu zenginlere satma tarafına
gitmişlerdir.
Bu günlerde Allah’ın kitabı Kur’an-i kerimden
en az beş ayeti bir kaç tefsirden okuyarak işinize veya gezinize çıkınız ve o
gün en az beş kişiye anladığınızı anlatarak sohbetinizi tatlandırınız.
Dinleyenlerin sorularına dikkat kesiliniz.
Çok güzel şeyler anlamış ve ona göre sormuş
olabilir.
Yüz bin nüfuslu şehirde yarından itibaren on
kişi bu faaliyete başlasa bir ay sonra şehirde dedikodu yerine Kur’an konuşulur
olur.
Ondan sonra diğerleri de başladığında şehirde
her gün Nur Borsası” kurulmuş olur