ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    26.11.2013


     

    GÖLGELER VE GÖLGE ADAMLAR

    Atalarımız, tembelleri kısa yoldan tanıtmak, tembele nasihat etmek için “Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar.  Veya “Yazın gölge hoş, kışın çuval boş” demişler.

    Korkaklıkta en önde gidenler için “Gölgesinden bile korkar” derken gölgenin etkisiz bir şey olmadığını, elle tutulamayan gölgenin bile etkisinin olduğunu ifade etmek için “Gölge düştüğü yeri belli eder.” Demişler.

    Yazın açıkta kalan yerlerimiz bronzlaşırken kapalı yerlerimiz aynı kalır.

    Şair Nedim’de:

    “Güllü dîbâ giydin ammâ korkarım âzâr eder

    Nâzenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni.” 

    Yani, Nazlı yarim, ipek kumaştan yapılmış güllü elbiseler giydin amma o gülün dikeninin gölgesinin seni incitmesinden korkarım” derken gölgenin izinin acıtmasından endişe ettiğini bildirir.

    Nef’i ise “onun hızına saba rüzgarı erişemez. Ancak yıldırım onunla yarışabilir. O koşarken ona gölgesi bile erişemez” anlamında:

    “Ne sabâ sâika dirsem yaraşur sür'atde

    Ki seğirdirken ana sâyesi olmaz hem-p┠diyor.

    Hiç bir gölge sahibine erişemediği gibi hiç bir gölge adam da peşinden gittiği adamın önüne geçemez.

    Ağacın gölgesi, taşın  gölgesi, traktörün gölgesi insana serinlik verir ama insan gölgesi insanı rahatsız eder.

    Onun için Diyojen, kendisini görmeye gelen kralın yardımını reddettiği gibi söylediği söz, Ali beğ’in tercemesiyle şiir kalıbına dökülür ve halkmızın dilinde “Gölge etme başka ihsan istemez” atasözü haline gelir.

    İbni Kemal Paşa, Yavuz Sultan Selim için:

    “Az zaman içre çok iş etmiş idi,


    Sayesi olmuş idi alem-gir.


    Şems-i asr idi, asırda şemsin,


    Zıllı memdud olur, zamanı kasir.”

    Yani, Yavuz Sultan Selim az zaman da çok iş başardı. Yaptığı işlerin gölgesi dünyayı tuttu. Çağının güneşiydi. İkindi vaktinin güneşinin zamanı kısa olur ama gölgesi uzun olur” diyor.

    Gölge adamlar her yerde her zaman bol miktarda bulunurlar ama dünyamızda güneş bir tanedir.

    Güneş batınca her yer gölge kesilir.

    Işığın önüne saydam olmayan bir şey koyarsanız ışığın geçemediği yer gölge olur.

    Aynı yere aynı büyüklükte cam koysanız gölge oluşmaz, çünkü ışık geçtiği için aydınlık olur.

    Rabbimiz, Furkan süresinin 35-46 ıncı ayetlerinde Musa, Harun ve Nuh aleyhisselamlara iman etmeyenlerin suda boğulduklarını, Hud aleyhisselama iman etmeyen Ad kavmini, Salih aleyhisselama iman etmeyen Semud kavmini helak ettiğini haber verdikten sonra  “Bakmadın mı Rabbine, gölgeyi nasıl uzat­mış? Eğer dile­seydi göl­geyi sabit kı­lardı. Sonra gü­neşi göl­geye delil kıldık. Sonra kolayca onu kendimize dürdük.(kısalttık)”  buyurmuş. (Furkan süresi ayet 45-46)

    Yani, nurunu, narını, ışığını Allahtan alan güneş doğunca nasıl gölgelerin boyu kısalırsa, nurunu Allah’tan alan peygamberlerin getirdiği kitapların nuru da küfrün karanlığının gücünü zayıflatır.

    Sabahleyin yatay doğan güneşle eşyanın gölgesi çok uzun olur.

    Güneş en yüksek yerine gelince gölgelerin de boyu kısalır.

    Müslümanlar, İslam’la yükseldikleri oranda kafirin gücü ve etkisi zayıflar.

    Güneş yatmaya başladığı anda gölgenin boyu yeniden uzadığı gibi Müslümanlar da gaflet uykusuna daldıkları oranda kafirin etki alanı uzar.

    “Eğer dile­seydi göl­geyi sabit kı­lardı.” Derken bu ayet bize Yunus süresinin 99 uncu ayetini hatırlatır.

    Ayette Rabbimiz, “Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi iman ederdi” buyurmuş.

    Küfrün, inkarın saltanatının etki alanının boyunu kısaltma görevi İslam’la aydınlanmış Müminlere aittir.

    Esma’ül Husnasından biri Nur olan, Kur’anı Kerimi “Nur” diye isimlendiren Rabbimizin kelamıyla insanlar arasına girip kendi aklımızın gölgesiyle insanların gönül ufuklarını karartmayalım.

    Rabbin Nurunu insanlara sunarken cam gibi olmaya dikkat edelim.

    Hatta insanların durumuna göre numaralı gözlükler gibi olmaya gayret gösterip hastalıklı gözlerin numarasına göre kendimizi ayarlayarak Allahın kitabını gösterelim.

    Gözlüğün camı gibi biz, gözlere yakın duralım, kendimiz cam gibi görünmez olalım ama Allah’ın nurunu gösterelim.