YAZ KURSLARI VE ÖĞRETİLECEKLER
Cami kursuna 200 öğrenci toplayan imamlarımız
olduğu gibi 300 u aşanlarımız da var.
Önceden tedbirini alan imamlarımız ve
müezzinlerimiz, kurslarını tıkır tıkır devam ettiriyorlar.
Kursta ders vermekten hoşlanmayan bir kaç tanesi
de var ki, çevreden bazı tanıdıklarının çocuklarının kaydını yaptırmış,
ücretini alıyor ama çocuklar derse gelmediğinden ders de yapılmıyor.
Onun
için 31/05/2013 tarihli makalemde “Başkanlık, müftülerin terfilerinde bu güne
kadar olduğu gibi Ankara’ya yakın olanları, imam ve müezzinlerden Türk-sanat
müziği korosu kuranları, biriç partisi düzenleyenleri değerlendirmekten
vazgeçip cemaate yakın olanları terfide esas alsa.
Mesela,
şehrin nüfusuyla orantılı olarak yaz kursları, devamlı kurslar ve yetiştirdiği
hafız sayısına göre değerlendirse ve İl müftülüğünün yolunun buradan geçtiğini
ima etse, beş yıla kalmaz, şehirlerin çehresi değişir.
Müftülerimiz,
yaz kurslarında en fazla öğrencisi olanların tayin isteklerine etki edeceğini
bildirse, öğrenci kayıt defteri anında dolar.
İmamlarımız,
çocuksuz evden çocuk bulur okuturlar.
Dolan
bu isimlerin cami kurslarına devam edip etmediğini kontrol etmeli.” Demiştim.
Öğrencisi
çok olan bazı il ve ilçelerdeki gayretli
imamlarımızdan bazılarının bir sıkıntısı olduğunu kendilerinden öğrendim.
Bir
çok il ve ilçelerimizde imama yardım edecek hocaların en az İmam-Hatip
mezunlarından yeterliliği olanların görev yapması şartı, il ve ilçesinde
İmam-Hatip mezunu olanların olmaması nedeniyle sıkıntı çekildiği, olanların da
yeterlilik belgesi olmadığı için resmen ücret verilemediğini öğrendim.
İl
ve ilçelere müftü tayin ettiğimiz insanlara güvenelim.
Yetkiyle
sorumluluğu eşit şekilde verelim.
Her
gün, lazım olduğu anda yeterlilik imtihanını anında yapabilmeli ve görevlerin
aksamasını engellemeli.
İmam-Hatip
mezunlarını da anında imtihanla görevlendirebilmeli.
İmam-Hatip
mezunu olmayanları da yine imtihanla yeterli bulursa görevlendirme yetkisiyle
donatmalı müftüleri.
Bu
şartlarda İmam-ı Azam Ebu Hanife gelse
Müftülerimiz onu evlerinde ağırlarlar ama en küçük camiye imam tayin
edemezler.
Bu
konuda çalışma yapıp diploması olmayan ehil insanlardan yararlanma yolu
açılmalı.
Bu
teklifim yalnız Diyanete değil, YÖK bile bu konuda Üniversitelerin önünü açacak
kurallar koymalı.
Cami
kurslarındaki öğreticiler, bu öğrencilerin bu seneden sonra bir daha kursa
katılmayacaklarını hesap ederek ona göre bilgi vermeliler.
Otuz
iki farzı uygulamalı olarak öğretmeliler.
Özellikle
imanın altı şartını çocuk mantığı içinde anlaşılabilecek dille tekrar tekrar
anlatmalılar.
Mesela,
bir zamanlar, bir öğretmen ilkokul öğrencilerine,
-Ben bu sınıfta var mıyım?
-Varsın
öğretmenim.
-Nerden
biliyorsunuz?
-Görüyoruz
da ondan.
-Allah
var mı?
-Var
öğretmenim.
Görüyor
musunuz?
-Hayır.
-Olan
görülür, olmayan görülmez. Allah diye bir şey yok çocuklar.
-
Öğrencilerden biri,
-Öğretmenimizin
aklı var mı arkadaşlar?
-Vaaaaar.
-Görüyor
musunuz?
-
Haaayııır
-Öyle
ise öğretmenimizin aklı yok” konuşmasında olduğu gibi, Kur’an’da haber verilen
İbrahim aleyhisselam ile Nemrut arasında geçen konuşma gibi örneklerle
anlatılmalı.
Bilgiçlik
taslayan din dersi öğretmeninin lise öğrencilerine “İbrahim aleyhisselamın
annesinin adını ödev verenlerden olmayın.
İmanın
altı şartının altısını da bu tür akli delillerle anlattıktan sonra nakli
delillerinin Kur’an ve Sünnetten yerleri de bildirilmeli.