ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    28.05.2014


     

    YAPTIĞINDAN KORKANLAR

    Balık susuz yaşayamaz, insan da insansız yaşayamaz.

    Sultanahmet’te kaldığım senelerde evin karşısında yaşlı bir hanım tek başına yaşardı.

    Kimsesi olmadığından bizim katta yaşayan bir hanımefendi o yaşlı kadının çamaşırlarını yıkar, her gün yaptığı yemeklerden götürürdü.

    Yaşlı kadının camları Marmara’ya baktığından ben, “bu kadın geçen gemileri saysa vakti geçer, manzarası güzel” diye düşünürdüm.

    Ama gördüm ki bu yaşlı kadın, sabahtan akşama kadar sokağa bakan camdan sokaktaki çocuklara bakar, onların oyun oynarken kavgalarına lafla katılır, kavgalarında hakemlik yapardı.

    Yani deniz tarafına değil, sokak tarafına bakar, çocukların oyunlarını, yoldan geçip gidenleri, tanıdıklarıyla laflamayı tercih ederdi.

    “İnsan” kelimesi, “Ünsiyyet” kelimesinden türemiştir derler.

    Halkına yaptıkları zulümler nedeniyle dağ başlarında kalelerle çevrilmiş kuleler içinde yaşayan derebeyleri, despotlar bile kendi yandaşlarıyla yaşamaya çalışmışlardır.

    Günümüzde korunaklı sitelerde yaşamaya devam ediyorlar.

    Tek başına dağda yaşayan insana rastlanmaz.

    Yaşadığı söylenen insanların da zeka özürlü oldukları söylenir.

    Rabbimiz, cennetin yolunun insanların içinden geçtiğine işaret için Fecr süresinin son ayetinde “Gir kullarımın arasına gir cennetime” buyurmuş.

    Hadid süresinde ruhbanlığı seçen papazların yaptıklarının kabul edilmeyeceğini haber verirken bizim bundan sakınmamızı istemiştir.

    Sevgili peygamberimiz: “Cihada sarıl, çünkü İslam’ın ruhbanlığı cihatladır” buyurmuş. (Ahmet, Müsned, 3/82)

    Hayatımızın tadı insanladır.

    Aslında tadımız da kendimizdedir.

    Ama kendimizdeki tadın farkına varmak için Rabbimizin yarattıklarıyla buluşmamız gerekir.

    Acıktığınız bir anda en sevdiğiniz yiyeceği ağzınıza koyduğunuzda tadına bayılıyorsunuz.

    Birinci lokmanın tadının derecesi yüz ise, ikinci lokmanın tadının derecesi 99 olur.

    Kırkıncı lokmada tadı azalmıştır. Tam doyduğunuzda hiç tadı kalmamıştır.

    Ama bu size göredir.

    Sizden sonra gelen aç insana o yiyecek maddesi aynı şekilde tatlı gelecektir.

    Hastalandığınız bir zamanda aynı yiyeceğin yüzüne bakmak istemezsiniz.

    Tadına doyum olmayan imbat rüzgarı, bir gün gelir tadını kaybettiği gibi teninize değmesini, istemez hale gelirsiniz.

    Bala, yağa, çiçeğe, toprağa, havaya tad kazandıran sizsiniz ve sizi yaratan da Allah celle celalühtür.

    İstesek de istemesek de ona doğru gidiyoruz.

    Zengini-fakiri, özürlüsü-özürsüzü, sarayda oturanı, köprü altında yaşayanı aynı hızla eceline doğru gidiyor.

    Ecelimizi de tatlandırabiliriz.

    Tabutumuzu, en sevdiklerimize ve sevdiklerimizi yaratana kavuşturan vasıta olarak görüverirsek tabutumuz bize bizi sevdiğimize kavuşturan uçak gibi gelir.

    Hava alanında uçağın bir saat geciktiğini haber aldığınızdaki halinizi düşünün.

    Sevdiğiniz öbür tarafta bekliyor, siz bir saat gecikmeli gideceksiniz.

    Bir dakikada beş defa saate baktığınız olur.

    Saniyeler saat gibi, dakikalar gün gibi uzun gelebilir.

    Bunun olabilmesi için sevdiğiniz olmalı.

    Annenizi, babanızı, eşinizi, çocuklarınızı, komşularınızı, mahallenizi, şehrinizi, ülkenizin insanlarını, dünyadaki herkesi sevin.

    Müslümanları hem Adem aleyhisselamdan neseb kardeşi hem din kardeşi olarak sevin.

    Müslüman olmayanları Adem aleyhisselamdan nesep kardeşi olarak sevin ve cehenneme giden yolunu cennete çevirmek için yanan yürekle gayret gösterin.

    Yaptığınızdan korkmamak için İslam aykırı hiç bir işi yapmayın.