ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    28.12.2013


    KANUNİLİĞİNE DEĞİL MEŞRULUĞUNE BAKIN

    Ege denizinin kenarında bir köyde Cuma namazı için Ezan okundu.

    Camide imamdan başka iki kişi varız ve Cuma namazı kılabilmemiz için fazladan bir kişiye ihtiyacımız var.

    İmama “Haydi kahveye gidelim bir tanesini ikna edip gelelim” dedim ve kahvehaneye girince en dipte kahvecinin önünde bir sandalyenin üzerine çıkıp kağıt oynayanlara yüksek sesle “Bir dakika” dedim.

    Seçim zamanı olmayınca onlar beni satıcı zannettiler ve baaklım ne satacak diye dikkatle beni dinlemeye başladılar.

    Onların hiç tahmin etmediği bir konuşma yaptım ve yarım saat sonra kendime baktım ağlayacağım.

    Hemen konuşmayı kestim ve “Cuma namazı kılabilmemiz için bir kişiye ihtiyacımız var, bir kişiyi bekliyorum” dedikten sonra hızla yürüdüm ve ağladığımı göstermeye çalıştım.

    Biz, caminin önünde otururken kahvehanedekiler hepsi camiye geldiler.

    Bir hadisi şerif, halkımızın bir çoğu tarafından bilinir.

    Hele hocalarımızın hepsi bilirler ve vaazlarında da çokça tekrarlarlar.

    Ama bu hadisi peygamberleri överken bahsederler.

    Halbuki Ahzab süresinde Rabbimiz, sevgili peygamberimizin bizim için en güzel örnek olduğu, Mümtehıne süresinde İbrahim aleyhisselamın ve ona iman edenlerin örnek olduğu haber verilir.

    Buhari, Müslim ve diğer bir çok hadis kitabında geçen bir hadisi şerifte sevgli peygamberimiz “Bizler miras bırakmayız. Bizden geride kalan şeyler sadakadır” buyurmuş. (Buhari, Sahih, Kitab-ı Farzı Humus, hadis no 2862)

    Taksim, Sultanahmet, Kadıköy veya herhangi bir şehrin herhangi bir meydanında kalabalıklar arasında yüksek bir yere çıkıp bağırmakta olan bir adam görseniz ne aklınıza gelir?

    Bir politikacı, bir korsan gösterici veya ayaküstü mal satan biri akla gelebilir.

    Her derde deva ilaç satıyordur.

    Bütün peygamberler de halkın karşısına çıkıp Allah’tan başkasına kulluk yapmamalarını, kralların da onlar gibi doğup, ölecek olduklarını, onlardan bir farkı olmadıklarını açıklarlarken özellikle “Bu yaptığımın karşılığı olarak sizden ücret istemiyorum” demişlerdir.

    Bağıran, çağıran bir insanın mutlaka dünyalık bir makam, rütbe veya servet peşinde olduğu kanaati yerleşmiş insanlarımızda ve “Vardır bir çıkarı” diye beklemeye başlıyorlar.

    Müslümanlar, çok dikkatli olmalılar.

    Bulunduğu makamın hakkını vermeliler ama hak yememeliler.

    Yalnız tüyü bitmedik yetim hakkı değil, zenginin, Yahudi’nin, Hristiyan’ın, ateistin, Budist’in...hiç bir kişinin veya şeyin hakkını yememeli.

    “Kanunsuz hiç bir şey yapmadım” diyerek haksız kazancın üstünü insanlara karşı örtmek mümkin ama mahşer yerinde her hareketin kanuniliği değil, meşruluğu istenecektir.