29.12.2010
MEHMET AKİF ÇALIŞMA VE DUA
Kur'an'ı Kerimi Arapça aslından anlayacak kadar Arap dili ve edebiyatını bilmesinin yanında Tefsir, hadis ve Fıkıh kitaplarına hakim olan Mehmet Akif beyefendi, Kur'andaki örneklerden hareketle duanın iki çeşit olduğunu bilir.
Bir- Fiili dua. İstediğin meşru şeyin gerçekleşmesi için önce kul olarak tedbirini almak, o konuda azmini ve iradesini ortaya koyduktan sonra gücü oranında çalışmak.
İki- Sözlü dua. Kendi üzerine düşen çalışmayı yaparken Yaratan Rabbinden yardım istemek.
Buyurun Akif merhumu dinleyin:
"Çalış!" dedikçe Şerîat, çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!
Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,
Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!
Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur!
Bunların hakkında bilmem bir bahânen var mı? Dur!
Mâsivâ bir şey midir, boş durmuyor Hâlik bile
Bak tecellî eyliyor bin şen-i gûnâgûn ile.
Ey, bütün dünya ve mâfîhâ ayaktayken, yatan!
Leş misin, davranmıyorsun? Bâri Allahtan utan.
Hüsrâna rızâ verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!
Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de: "Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş!"
Lâkin hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da "Yapışsam..." demiyor bir tarafından!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki: Telâfî edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması memûl ise haykır!
Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! deme; yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın yese kapılma.
Bekàyı hak tanıyan, sayi bir vazîfe bilir;
Çalış çalış ki bekà say olursa hakkedilir.
Alınlar terlesin, derhal iner mevûd olan rahmet,
Nasıl hâsir kalır "tevfîki hakkettim" diyen millet?
İlâhî! Bir müeyyed, bir kerîm el yok mu, tutsun da,
Çıkarsın Şarkı zulmetten, götürsün fecr-i maksûda?
Âlemlere, rahmetti, evet, Şer-i mübîni,
Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünyâ neye sâhipse, onun vergisidir hep;
Medyûn ona cemiyyeti, medyûn ona ferdi.
Medyûndur o masûma bütün bir beşeriyyet...
Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.
Yâ Rab, o harîminde yüzen Dürr-i Yetîm'in
Tâ haşre kadar Şeri yetîm olmasın... Âmin!
Kimse, yâ Rab, süfehâ onları imhâl etme;
Yoksa bir millet-i masûmeyi pâ-mâl etme.
Yâ Rab, bizi kahretme, helâk eyleme...
Âmin!
Tâ ibret olup kalmayalım âleme...
Âmin!
Yetmez mi celâlinle göründüklerin artık?
Kurbân olayım, biz bu tecellîden usandık!
Bir fecr-i ümîd etmeli ferdâları temîn...
Göster bize yâ Rab o güzel günleri...
Âmin!
Ferdâlara kaldıksa eğer... Nerde o ferdâ?
Hâlâ mı bu İslâmı ezen mâtem-i yeldâ?
Hâlâ mı bu âfâka çöken perde-i hûnîn?
Nârın yetişir... Bekliyoruz nûrunu...
Âmin!
Müstakbel için sîne-i millette emel yok!
Bir ukde var ancak, o da: "Tevfîk-i ezel yok!"
Sensin edecek "var!" diye vicdanları tatmin.
Çok görme, İlâhî, bize bir nefhanı...
Âmin!
Kurân ayak altında sürünsün mü, İlâhî?
Âyâtının üstünde yürünsün mü, İlâhî?
Haç Kâbenin alnında görünsün mü, İlâhî?
Çöksün mü nihâyet yıkılıp koskoca bir din?
Çektirme, İlâhî, bu kadar zilleti...
Âmin!
Yâ İlâhî bize tevfîkini gönder...
Âmin!
Doğru yol hangisidir, millete göster...
Âmin!
Rûh-i İslâmı şedâid sıkıyor, öldürecek.
Zulmü tedîb ise maksûd-i mehîbin, gerçek,
Nâra yansın mı berâber bu kadar mazlûmîn?
Bî-günâhız çoğumuz... Yakma İlâhî!
Âmin!
Boğuyor âlem-i İslâmı bir azgın fitne,
Kıtalar kaynayarak gitti o girdâb içine!
Mahvolan âileler bir sürü masûmundur,
Kalan âvârelerin hâli de malûmundur.
Nasıl olmaz ki? Tezelzül veriyor Arşa enîn!
Dinsin artık bu hazin velvele yâ Rab!
Âmin!
Müslüman mülkünü her yerde felâket vurdu...
Bir bu toprak kalıyor dînimizin son yurdu!
Bu da çiğnendi mi, çiğnendi demek Şer-i mübîn;
Hâk-sâr eyleme yâ Rab, onu olsun...
Âmin!
Vel-hamdu lil-lâhi Rabbil-âlemîn...
Mehmet Akif'e ve bütün müminlere Allah rahmet eylesin.. Âmin.
|
|
|