AÇIKLAMALI
İSTİKLÂL MARŞI (2)
Korkma,
sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden
yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O
benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O
benimdir, o benim milletimindir ancak.
Sönmek:
Düşmek, adı sanı kalmamak yıkılmak, yok olmak, yatışmak
manalarına gelir.
Gün
batımındaki kızıl şafak batar, karanlığa gömülüp yok olur,
ama bu şafaklarda yüzen alsancak sönmez, düşmez, yıkılıp yok
olmaz"
Özgürlüğümüzün
ifadesi olan Alsancak, bu şafaklarda hep dalgalanacaktır.
Bir
alsancak sönmeyecek bir de gönüllere dikilen iman
söndürülemeyecektir diyor Akif:
Sîneden
yükselecek İsm-i Hudâ hürmetine,
Iydin
ey ümmet-i merhûme mübârek olsun.
Bugün
âfâkı fürûzân edecek nûr-i mübîn
Parlasın
haşre kadar, sönmesin! Âmîn âmîn!
Sönmez
ebedî sirâc-ı kudret,
Yüzmek:
Denizde yüzmek, Koyunun derisini yüzmek, bolluk içinde yüzmek
manalarına gelir.
Burada
bolluk içinde rahatça dalgalanma manasındadır. Her şehrin, her
köy ve kasabanın şafağı yüz binlerce şafak eder. İşte
Alsancak bu şafaklarda yüzecek.
Akif,
Allah (c.c.)ın koruduğu Mekkenin harem mıntıkasında yüzen,
dünyanın en değerli eşsiz incisi gibi olan, sevgili
peygamberimizin getirdiği şeriatın kıyamete kadar yetim kalmaması
için Rabbine dua eder:
Yâ
Rab, o harîminde yüzen Dürr-i Yetîm'in
Tâ
haşre kadar Şeri yetîm olmasın... Âmin!
Mekkenin
kum denizinde yüzülmez, Rabbin rahmet deryasında yüzülür.
Ocak:
Ateş yakılan yer, belirli meslek guruplarının toplandığı
yer: Yeniçeri ocağı, Asker ocağı gibi. Babadan evlada intikal
eden özellikler.
"Ocağı
söndü" denildiğinde ailenin dağıldığı, yok olduğu
anlaşılır. O evde ocağı yakacak, dumanı tüttürecek kimse
kalmamış demektir.
Dıştan
düşman saldırır, içtende Allah'ın kulları arasına nifak
sokulursa o zaman ayrılık alevleri saçakları sarar ve
söndürmediği ocak kalmaz.
Son
nefer şehit olmadan, en son ocak sönmeden Alsancağın ışığı
sönmeyecektir.
Ocakalrın
sönememsi için nifakın ortadan kalkması, ikiyüzlülüüğn tek
yüze inmesi, beyinsizliğin bırakılması, ırkçılığa son
verilmesi gerektiğini anlatır Akif:
Hudâ
rızâsı için kaldırın nifâkı... Günâh!
Alev
saçaklara sarsın mı, yâ ibâdallah?
Sararsa
hangimizin hânümânı kurtulacak?
O
bir tutuşmaya görsün, ne od kalır, ne ocak!
Üç
beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk,
Bak
nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!
Diriler
koşmadı imdâdına, sen bâri yetiş...
Arnavutluk
yanıyor... Hem bu sefer pek müdhiş!
O
ne yangın ki: Ocak kalmadı söndürmediği!
O
ne tûfan ki: Yakıp yıktı bütün vâdîyi!
Millet:
Arapça'da Din anlamındadır. Kur'an'ı Kerimde on beş defa
tekrarlanmış ve hepsinde din manasında kullanılmıştır.
Büyük
Türk Lügatinde H. Kazım Kadri, "Millet: din mezhep, şeriat
manasındadır" dedikten sonra "Millet: bir dine salik
olanların hey'eti umumiyesidir" diyor.
Bir
kaç çadırda yaşayan aşiretten bir devlet çıkaran, dini, imanı,
irfanı, adalet ve ihsanıyla dünyaya Milliyetin nasıl olacağını
öğretmiş.
Akif
merhum bunu şöyle ifade etmiş:
Bir
zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz
dünyâya milliyyet nedir öğretmişiz!
Bir
taraftan dînimiz, ahlâkımız, irfânımız;
Bir
taraftan seyre makrun adlimiz, ihsânımız
Bu
millet, dinine bağlı kaldıkça, ahlakı örnek oldukça, İslam'ın
adaletine uydukça, iyiliklerinin dünyaya yaydıkça ne ocağı
söner, ne bayrağı iner, ne de Kur'anı diner.