ADALET VE GÜVENLİK HAVASI
14/05/2019/Salı/Milligazete
Deniz mavi, gök mavi, yer yemyeşil, dallar
rengarenk.
Dallarda kuşların orkestrası arasında yürüyen
adamın suratının asılması, kaslarının kasılması, kaşlarının çatılması mümkin
değildir.
Havanın ılgıt ılgıt esmesi, gönül dağının
stresini, gamını, kederini, güvensizliğini dağıtır.
Ama kışın zemheri mevsiminde, kocakarı
soğuklarının olduğu, karayelin insanların suratını kavurduğu günlerde de önce
üzerimizdeki elbiselerin kanatları kapatılır, sonra yüzler asılır, sinirler
kasılır.
Demem o ki, havaların durumu bizim durumumuzu
da etkiler.
Evimizde nasıl hava estirirsek öyle karşılık
alırız.
Sen kış havası estireceksin, ailenden bahar
havası görüntüsü bekleyeceksin. Olmaz öyle şey.
İstanbulu fetheden Fatih Sultan Muhammedin
yetiştiği havayı anlatır Gelibolulu Mustafa Ali efendi (1541-1600) Künhül-Ahbar isimli eserinin, Yard. Doç. Dr. Hüdai Şentürk
tarafından edisyon kritiği yapılan ve Türk Tarih Kurumu tarafından basılan Fatih
bölümünde, Şeyh
Muslihiddini anlatılırken, tekkesinin un ihtiyacı için değirmene buğday
gönderdiğini, un öğütmeye gidenin çabuk geldiğini görünce Neden çabuk geldin
dediğinde Efendim değirmende sıra var ama sıradakiler, buğdayın size ait
olduğunu öğrenince hepsi sıralarını size verdiler ve sıra beklemeden öğüttüm
geldim deyince şeyhin, o unu toprağa gömdüğünü Bu unun değil bizim ailemize,
evimizi bekleyen köpeğimize bile yedirmek doğru değildir dediğini nakleder.
Sıra beklemeye,
kaç kişimiz uyar.
Otobüs sırasını
beklemeyi kastetmiyorum. Otobüs sırasına uymayanları sıraya geçirecek
vatandaşlarımız epeyce var ama her işi düzenleme makamında olanları hizaya
getirmesini bilecek çok az insanımız var.
Düzenleme ve
denetleme makamına çıkmak isteyenlerin yol olarak seçtiği sistem, Allaha iman
etmeyenlerin, Allaha yanlış iman edip İsa Allahın oğludur, onun adına papaz
doğruyu söyler diyenlerin, Allaha inanırız ama işimize karıştırmayız
diyenlerin metoduyla halkın gönlüne girmeden oyunu kapma tarafına gidiyorlar.
Halbuki sevgili
peygamberimize bir adam gelip Ya Rasülellah, bana bir amel göster ki ben onu
yapınca hem Allah beni sevsin hem insanlar sevsin dediğinde:
عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ
السَّاعِدِيِّ ، قَالَ : أَتَى النَّبِيَّ صَلَّى الله عَليْهِ وسَلَّمَ رَجُلٌ ،
فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللهِ ، دُلَّنِي عَلَى عَمَلٍ إِذَا أَنَا عَمِلْتُهُ
أَحَبَّنِي اللَّهُ وَأَحَبَّنِي النَّاسُ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى الله
عَليْهِ وسَلَّمَ : ازْهَدْ فِي الدُّنْيَا يُحِبَّكَ اللَّهُ ، وَازْهَدْ فِيمَا
فِي أَيْدِي النَّاسِ يُحِبُّكَ النَّاس
Dünyaya gönül verme ki, Allah seni sevsin, insanların elindekine göz
dikme ki, insanlar seni sevsin buyurmuş. (İbn-i Mace, zühd, hadis 4102)
İnsanların elindekine değil gönlüne göz dikelim, gönül alacak söz
diyelim, yüzünü güldürecek işler yapalım.
Bütün bunların olması için tenimizde haramla beslenen zerre kadar et
olmamalı.
Haram şarabı içen, esrarı, afyonu yutan adama bu haramın etkisini
gördüğümüzden, araba teslim edilmediği gibi, haram yiyecek ve içeceklerin her
türlüsünü zimmete geçiren, yiyen, içenler için de aynı şey yapılmalıdır.
Haram lokma, haramdan elde edilen elbise, haramdan satın alınan
içeceklerin dualarımızın kabulünü engellediğini sevgili peygamberimiz şöyle
haber verir:
عَنْ أبي هُرَيرة - رضي الله عنه - قال : قال
رسولُ الله - صلى الله عليه وسلم - : (( إنَّ الله طَيِّبٌ لا يَقْبَل ُإلاَّ
طيِّباً ، وإنَّ الله تعالى أمرَ المُؤْمِنينَ بما أمرَ به المُرسَلين ، فقال : {
يَاأَيُّهَاالرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحا } ، وقال
تعالى : { يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا
رَزَقْنَاكُم }، ثمَّ ذكَرَ الرَّجُلَ يُطيلُ السَّفرَ : أَشْعَثَ أَغْبَرَ ،
يمُدُّ يدَيهِ إلى السَّماءِ : يا رَب يا رب ، وَمَطْعَمُهُ حَرامٌ ، ومَشْرَبُهُ حَرام
، وَمَلْبَسُهُ حرامٌ ، وَغُذِّيَ بالحَرَامِ ، فأنَّى يُستَجَابُ لِذلكَ ؟
Ey
elçiler, güzel şeylerden yeyin ve salih amel işleyin. Şüphesiz ben
yaptıklarınızı bilirim. (Müminun süresi ayet 23/51)
Ey
iman edenler, size verdiğimiz rızkın temizinden yiyiniz. Ve yalnızca Ona
kulluk ediyorsanız, yalnız Allah'a şükrediniz. (Bakara süresi ayet 2/172) dedi
sonra bir adamdan bahsetti: adam (Hac, Umre, Cihad
.gibi ibadetler için) uzun
yola çıkar, saçı dağınık başı toz toprak içinde kalır. Ellerini gökyüzüne
kaldırarak Ya Rab, Ya Rab diye dua eder. Allah, onun duasını nasıl kabul
eder, yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, haramla beslenmiş. (Müslim, Sahih, K. Zekat, babü
kabulissadeka, bab 20, Tirmizi, Sünen, Tefsirul-Kuran, bab 3, Ahmet, Müsned,
Ebu Hüreyre hadisi no 8330, Beyhaki, Süneni kübra, Salatül-istiska, Hadis no
6621)