ALLAH BU MİLLETE ZEVAL
Kuranın okunmasının yasak olduğu dönemlerde evlerinin bir odasını Kuran kursu yapan, oğlunun birini her gün köyün dışındaki kayanın üzerinde nöbetçi tutup Jandarmanın gelip gelmediğini kontrol ettiren insanlarımız sayesinde dinin unutulması engellenmiş.
Güneydoğu medreselerinde Sadrettin Yüksel merhumu, Halil Gönenç hocamı yetiştirenler bu yasaklara direnen değerli hocalarımızdırlar.
Edremite terleşen bir mal müdürü, o günlerde Dursunbeyli Sarı Hocanın Kuran okuttuğunu haber alan ama bir türlü suçüstü yapamayan Balıkesir valisi, mal müdürüne; Sen namaz kılan birisin Hoca senden şüphelenmez, Cuma günü Balıkesire geliyormuş, sen onunla temas kur ve durumu bana bildir dedi.
Ben de bir Cuma günü Zağnos paşa camiinde farz namazı kılarken safta kendimi hocanın yanına denk getirdim.
Namazdan sonra elini öptüm, kendimi tanıttım ve Pazar günü akşamına kadar Balıkesir dışına çıkmak dinlenmek istediğimi bildirdim. O da bizimle gel dedi ve beraber onun kaldığı köye gittik.
Ama giderken o nasıl sinyal verdiyse vardığımız evde ondan başka kimsenin kalmadığını gördüm ve dönüşte hiçbir şey görülmüyor raporunu verdim demişti.
O günlerden her il ve ilçeye Kuran kursu, yurdu, İmam-hatip okulu ve yurdunun açıldığı günlere geldik.
Kendini entel kabul edenleri, bu milletin yüzde altmışı aptal diyenleri sulu dereye götürüp de susuz getirecek kadar akıllı olan bu millete Allah zeval vermesin.
Benim bu millete bir teklifim daha var.
Bu teklifim aynı zamanda hükümet için de geçerlidir.
Şehir merkezlerinde çeşitli iş kollarında işçilik, çıraklık yapan bekarların kalabileceği, banyosu, tuvaleti içinde olan tek kişilik temiz, sıcak odalar yapılsa.
Temizliği personel tarafından yapılsa.
Sabah kahvaltısı ve akşam yemeği verilse.
Sabah namazına kaldırılsa, namazdan sonra kahvaltısını yiyenler işine gitse.
Akşam dönüşte yemeklerini yeseler, akşam namazından sonra bir Müslümanın bilmesi gereken dini bilgiler, haram-helallar, İslamca insan ilişkileri, müşteriye davranış, alışverişte ve yapılan işte helllara dikkat etme, aldatmama, alırken satıcı gibi, satarken alıcı gibi, yaptığı işi, sevdiğine yapıyormuş gibi yapmayı öğretse.
Yatsı namazlarını da kıldıktan sonra tertemiz çarşaflar içinde sabah dinç kalkması sağlansa çarşılarımız, pazarlarımız daha güzel, daha sevimli ve daha estetik olur.
Bazı insanlarımızın bazı konulardaki hassasiyetine bakıyorum adama hayran kalıyorum aynı adamın mal satarken karşısındakini aldatmanın da sanki göreviymiş gibi davrandığını görüyorum.
Bu, adamın kötülüğünü göstermez.
İş başka ibadet başka, alış-veriş başka mantığıyla yetişmesinden kaynaklanıyor.
Ama bu mantık İslami değildir.
Şehirleri ayakta tutanlar esnaf ve sanatkarlardır.
Onların doğru ve dürüst olmaları toplumun yanlışlarını düzeltir.
Eğer böyle bir yurdu açanlar varsa bana da haber verirlerse beni mutlu ederler.
|
|
|