ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ALTI MİLYAR BANA LAZIM




    Rabbimiz, kirlenen sularımızı güneşin sıcağıyla buhar haline getirip oradan yağmura dönüştürerek arındırdığı gibi kirlenen dünya insanını da yağmur suyundan daha saf çocuklar yaratmakla temizliyor.

    İnsanları bozarak çıkar sağlayan küfür, inkar çetelerinin işi zor.

    Her çocuk dünyaya geldikten sonra sıfırdan başlayacak ve her çocuğu gavur etmek için yeniden başlayacak.

    Onu gavur edecek, onun çocuğunda yeniden ve sıfırdan başlayacak.

    Onun için dünyanın her tarafında ülke yöneticilerinin kötü kararlarına ilk itiraz edenler 15-25 yaş arasında olanlardır.

    Devletlerin ısrarlı eğitimi sonunda o geçleri de kendilerine benzetirler ama onların çocuklarında yeniden ve sıfırdan yine köleleştirme işine başlarlar.

    Bir kere şunu bilelim ki bütün ruhlar yaşıttırlar. Yaşlılık bedenlerimiz içindir.

    “Gönül kocamaz” deyimimiz bunu güzel ifade eder.

    Her insanın ruhu Rabbin varlığını kabul etmiştir ve Rabbimiz de her doğan çocuğun içini dışını tertemiz yaratmıştır.

    Musa aleyhisselâm ile firavunun mücadelesinde görünüşte güçlü olan Firavun’du.

    Müslümanlar zayıf (Müstez’af) kabul ediliyorlardı.

    Firavun bütün ilim adamlarını, aydınlarını topladı, halkın huzurunda Musa aleyhisselâm la tartışma yaptırdı. İlim adamlarının tamamı halkın huzurunda Firavunun gözleri önünde Musa aleyhisselâmın safına geçtiler. Rabbe secde ettiler. Firavunun “Sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestikten sonra asacağım” tehdidine aldırmadılar.

    Ağzı hasta olmayan altı milyar insanın hepsi çoban çeşmesi, şeker pınarı suyuyla karşılaştığında ondan avuç avuç içerler.

    Dilleri, renkleri, ırkları, kültürleri tatlı sudan içmeye mani olmaz. Çünkü o suyu ve o dili yaratan Rabbimizdir.

    İşte biz bu çağda altı milyar insanın insanla, tabiatla ve Rabbiyle ilişkilerini düzenleyen Rabbin kitabıyla buluşturuverirsek dili, ırkı, rengi, kültürü bu buluşmayı reddetmez.

    Kabul ettiklerini görüyor ve işitiyoruz.

    Çağımız aydınları da Firavunun aydınları gibi İslam a geçince çağdaş Firavunlarda İslama geçenlere çağdaş işkence uyguluyorlar.

    Fransa’da milletvekili ve en büyük düşünür unvanını alan insan Müslüman olunca adının basında anılmasını dahi yasaklıyorlar.

    Yazdığı bir kitabı Fransa sınırları içinde yasaklıyorlar. İngiltere de bir numaralı müzisyen iken bir anda yok sayıveriyorlar.

    Ama Medeniyetleri kuranlar Firavun sarayında bir eli yağda bir eli balda köle olarak yaşamaktansa çölde hür olarak yaşamayı tercih eden Musa aleyhisselâm ve onun ümmetleridirler.

    “İstersen Mekke’nin en zengini yapalım, en güzel kadınlarla evlendirelim, ve başımıza kral yapalım” diyenlere “Bir elime güneşi, bir elime ayı verseniz ben bu davadan vazgeçemem” diyen sevgili peygamberimiz, bütün zorlukları göğüsleyerek Medine’ye hicret ederek bu medeniyeti kurar.

    Zalimlerin zulmünü şarkılarla, türkülerle, makalelerle, konferanslarla alkışlayıp halkı uyutarak yal yalamaktansa, Allah’ın kelamını dinleriz, söyleriz ve yaşarız diyenler, şehirlerde çöl ateşini göğüsleyenler milenyum çağını şekillendirecekler.

    Bir ismi “Afüv” olan afvedici Allaha iman edenler gönüllerine afvı almışlar.

    İyiliği anlatmak için yola koyulmuşlar.

    Yol kenarında onlara taş atan, sataşan, hakaret edenlere aldırmadan, onlara da ekmek atmaya, iyilik yapmaya, yanmasınlar diye yüreklerine imanı tebliğ etmeye devam ediyorlar.

    Yolcu yolundan kalmamalı. Ağız dalaşlarına dalmamalı. “Neme lazım” dememeli. Altı milyar insan “Bana lazım” demeli.