AMELLERİMİZLE BULUŞACAĞIZ
Gelin, baba evinden çıkarken ağlamaya
başlayınca annesiyle babası Yavrum, ciğerparem, istersen kalabilirsin,
gitmeyebilirsin dediğinde gelin Anne, ben hem ağlarım hem giderim der ve
gelin arabasına biner.
Kimse ölmeyi istemediği halde tabuta da bineceğiz,
gelinliğin renginden olan kefeni de giyeceğiz.
Dünya evinden ahiret evine gitmek istemesek de
gideceğiz.
Gelin gibi damatla karşılaşmayacağız ama
amellerimizle karşılaşacağız.
Kendim ettim, kendim buldum durumuna düşmemek
için iyi, güzel ve hayırlı işler yapmaya çalışırsak bu dünyamız güzel olduğu
gibi ahiretimiz de iyi olur.
Paranın helal mı haram mı olduğunu bilmek için
o paranın nereye harcandığına bak derler ya aynen öyle, bu dünyada nasıl
yaşamışsak onunla karşılanacağız.
Herkes öleceğini bildiği halde ölümsüz gibi
davranıyor.
Ölümün her an gelebileceğini hatırda tutmalı ve
ona göre davranmalı.
Ölümü hatırlamak hayatı zehir eder diye
düşünmemeli.
Bu dünyada sevdiğimiz, hoşlandığımız, tat
aldığımız, beğendiğimiz, hayran kaldığımız, bayıldığımız...her şeyi yaratanın
gözlerin görmediği, gönüllerin hayal edemediği güzelliklerin olduğu aleme
gidiyoruz.
Bütün güzellikleri yaratanın huzuruna
gidiyoruz.
Hem ağlayalım hem gidelim demem, isteyerek, can
vererek gidelim.
Onun bizi bu dünyaya getirdiği gibi tertemiz
gitmek için çalışalım.
İnkar ve isyan yüküyle gitmemeye gayret
gösterelim.
İnkar ve isyana girmemeye dikkat edenler, bu
dünyalarını da cennete çevirirler.
Midelerinde ve elbiselerinde başkalarının hakkı
olmayan, helalından kazanan, kimsenin namusuyla oynamayan, kimsenin sınırları
içine izinsiz girmeyen insanlar korumasız bir şekilde gönüllerince gezerler,
havanın, güneşin, toprağın, dostların tadına varırlar ve bu dünyayı cennete
çevirebilirler.
Şehvetin, servetin ve şöhretin esiri
olmadıkları için özgürce dolaşırlar.
Servetin helali, şehvetin nikahlısı, şöhretin
meşrusuna kavuştuklarında onların sarhoşu olup üzerine kusmazlar.
Hemen o sevdiklerini yaratana karşı zikir ve
şükürlerini artırırlar.
Hiç bir insana boyun eğmediklerinden, yalnız
Allaha boyun eğdiklerinden kimlik ve kişiliklerini gönüllerinde taşırlar.
Helalından kazanılan dünyalıkları sevmek,
onlardan hoşlanmak onları yaratanı sevmek demektir.
İftarda ağzımıza aldığımız ilk su, ve ilk
lokmanın tadına bayılıyoruz ama hemen arkasından yaratanı hatırlıyor ve
el-hamdü lillah diyoruz.
Yani bizi doyuran, sulayan ve bizi Müslüman
yapan Allahımıza hamdimizi yerine getiriyoruz.
İki günü denk olanlardan olmayalım.
Her günümüz bir öncesinden daha güzel ve
aydınlık olsun.
Bu dünyada sevdiklerimiz, bizi sevdiklerimizi
yaratana kavuşturuncaya kadar devam etsin.