AMERİKA'DA BİR MÜSLÜMA
Sevgili peygamberimizin, İstanbul'un fethedileceğini müjdelemesinin ardından her ırktan Müslüman olan devletler, bu şerefin kendilerine ait olması için İstanbul önlerine kadar geldiğini tarihlerimiz yazar.
Bunların en önemli ve en sağlam tarihi belgesi ise İstanbul surları önünde şehit olduktan sonra yine İstanbul surlarına en yakın yerde defnedilmeyi isteyen Eba Eyyub el-Ensari hazretleridir.
Medine'ye hicrette sevgili peygamberimize kendi gönlünü açtıktan sonra evinin kapılarını açan Eba Eyyup el-Ensari hazretlerinin kabri o günden bu güne kadar İslam aleminden milyarlarca insana vazü nasihatine devam ediyor.
Düşman diyarından mübarek cesediyle bir mezarlık yer almayı başarmış.
Daha sonraki zamanlarda binlerce seyyah ve tarihçimiz, sırf o kabri ziyaret etmek ve yer tesbiti yapmak için Kostantniyye'ye gelmişti.
İstanbul fethedilmeden üç yıl önce Kostantıniyye'ye gelen Hadisçi ve tarihçi el-Ayni, tarihinde Kabri ziyaret ettiğini haber verir.
Eba Eyyub el-Ensari hazretlerinin surların dibine defnedilmesini istemesi daha sonraki mücahitlere de örnek olmuştur.
Yeryüzünde yaşayan her insanın cehenneme doğru koşuşunu görünce onların önüne yalın kılıç çıkan ve bu yolun ötesi cehenneme çıkar diyen ve kendi canı pahasına olsa bile insanlığın yolunu cennete çevirmeye çalışan yiğitlerden biri, kendisine engel olmak isteyen ve insanları cehenneme sevketme çetesi kurup adına da devlet diyen insanlardan biri tarafından yaralandığında yaraların ölümcül olduğunu anlayan mücahidimiz, arkadaşlarına "Ben ölünce cesedimi düşman tarafına götürün ve düşman yurdundan bir mezarlık toprak alsın cesedim. Cepheden kaçarak bin yıl şerefsizce yaşamaktansa bu daha hayırlıdır" der.
Mehmet Akif Ersoy Merhum da bu sözü şiir kalıbında ve şuur tadında bize sunar:
"İşitmedin mi ne söylerdi muhterem ceddin:
"Zafer ilerdedir oğlum, hücûm edip aşarak,
Hudûd-i düşmanı, hiç yoksa, bir mezâr almak;
Geçip de ricate bin yıl muammer olmaktan
Hayırlıdır..." Ne yaman söz, ne kahraman îman!"
Baskılar nedeniyle yurt dışına hicret etmek durumunda kalan bir değerli insanımız yaban ellerde vefat ettiğinde aklıma gelmişti bu şiir.
O günlerde "Keşke cesedini Türkiye'ye getirmeseler orada bir yere defnetseler de o küçücük toprak parçası, binlerce Müslümanımıza orada ahireti hatırlatıp dünyayı İslam'a göre şekillendirmeye sebep olsaydı" demiştim.
Güney Afrika'daki Müslümanların buluşma yerlerinden biri de Osmanlı'nın gönderdiği değerli bir ilim adamımızın kabridir.
Amerika'da da bir mezarımız olsa ve oradakilerin baş tacı ettiği, İslam'a hizmette örnek kabul edecekleri bir değerli insan olarak görülse olmaz mı?
|
|
|