ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ATEŞ HATTINDA SABIR


    Eğitim kurumlarında sınıfın duvarları, eğitim araç ve gereçleri ile donatıldığı gibi bizim beşikten mezara kadar eğitim içinde olmamızı isteyen dinimizin sahibi Rabbimiz de yeryüzünü, gökyüzünü, denizleri, yıldızları, havayı, suyu, gördüğümüz ve görmediğimiz ve fakat faydalandığımız her yaratığı bizim için eğitim malzemesi yapmıştır.

    Akıllı adam odur ki gördüğü, duyduğu, tuttuğu, kokladığı, tattığı, hissettiği her şeyden ders çıkarmasını bilir.

    Rabbimiz bizi uyarır:

    “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardın¬dan gelişinde, akıl sahipleri için âyetler (ibretli deliller) vardır.” (Al-i Imran süresi ayet 190)

    Sevgili peygamberimiz, sabah namazı için uyanıp dışarıya çıktığında gökyüzüne bakarak bu ayeti kerimeyi okurmuş.

    “Onlar (akıl sahipleri) ayakta, otururken, yanları üstünde (yatar) iken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler: "Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın, sen münezzehsin, bizi ateşin azabından koru." (derler)” (Al-i Imransüresi ayet 191)

    Rabbimizin tabiat mektebinde olduğumuzun farkında olalım.

    Farkında olmamız için her dal, her çiçek, her çocuk, her taş, her kuş bize uyarıcılık görevini yapıyor.

    Dışa açılmaya gerek yok; gören gözümüz, tutan elimiz, duyan kulağımız bizim ürettiğimiz bir şey değil.

    Onlar dahi bizim uyarıcılarımızdır.

    Ayakta iken, otururken, yatarken dahi tefekkürü elden bırakmayacağız; yaratıcıya teşekkür için onu çokça zikredeceğiz.

    Yaratılanların hepsinin birçok hikmetle yaratıldığını ve gayesiz, başıboş hiçbir şey yaratılmadığını hatırımızda tutup yaratıcıya olan sevgimiz nedeniyle yaratılanlara sevgiyle yanaşacağız.

    Çünkü yaratılanlar, yaratanın mülküdür.

    Biz ise sevdiğimizin mülküne de saygı ve sevgi gösteririz.

    Biz, bizi uyaran peygamberimizin çağrısına kulak vermişiz ve davetine gönülden katılmışız.

    Mü’minler de sevgili peygamberimizin dilinden Rabbimizin davetini işittik ve itaat ettik, İmanın zevkini tattık derler.

    Günde beş vakitte Müezzinlerimiz de bizi Ezan’la uyarırlar.

    Ezan’da söylediklerimiz o kadar önemlidir ki İstiklal Marşımıza bile

    “Bu ezanlar ki şehâdetleri dînin temeli

    Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli." şeklinde girmiş ve Anayasanın değiştirilemez maddeleri arasına alınarak korunmaya çalışılmış.

    Bu yolda yürürken, Mecnun’un, Leylâ’nın diyarına giderken deve dikenlerinin acısını duymadığı gibi kafirin karanlık dünyasında ürettiği öldürücü silahların acısını da duymazlar.

    Sarayın her nakşında Leylâ’sını gören Mecnun gibi, kafirlerin sahip olduğu saltanatı, şatafatı değil, altından ırmaklar akan cenneti hayal ederek yürür ve yolundan kalmaz.

    Allahın bir tek ayetini dünyanın bütün dolarlarına, altınlarına hatta dünyanın tamamına satmaz.

    Güzel, değerli ve devamlı olacak şeyleri elde etmek için bu dünya da bile bir veya birçok bedel ödeme zorunluluğumuz olduğunu biliyoruz.

    İki dünyada da kurtuluşun reçetesini veriyor Rabbimiz:

    “Ey iman edenler, sabredin, sabır yarışı edin, kenetle¬nip kuvvetlenin, Allah'tan sakının ki, kurtuluşa erişesiniz.” (Al-i Imran 200)

    İyilik yapmaya sabır, kötülük yapmamaya sabır, zenginliğe sabır, fakirliğe sabır, düşmana sabır, dosta sabır, ibadete sabır, isyana sabır, tabiî ki, hak yolda yürürken sabır, ateş hattında sabır, sabır, sabır, sabır.



    ATEŞ HATTINDA SABIR


    Eğitim kurumlarında sınıfın duvarları, eğitim araç ve gereçleri ile donatıldığı gibi bizim beşikten mezara kadar eğitim içinde olmamızı isteyen dinimizin sahibi Rabbimiz de yeryüzünü, gökyüzünü, denizleri, yıldızları, havayı, suyu, gördüğümüz ve görmediğimiz ve fakat faydalandığımız her yaratığı bizim için eğitim malzemesi yapmıştır.

    Akıllı adam odur ki gördüğü, duyduğu, tuttuğu, kokladığı, tattığı, hissettiği her şeyden ders çıkarmasını bilir.

    Rabbimiz bizi uyarır:

    “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardın¬dan gelişinde, akıl sahipleri için âyetler (ibretli deliller) vardır.” (Al-i Imran süresi ayet 190)

    Sevgili peygamberimiz, sabah namazı için uyanıp dışarıya çıktığında gökyüzüne bakarak bu ayeti kerimeyi okurmuş.

    “Onlar (akıl sahipleri) ayakta, otururken, yanları üstünde (yatar) iken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler: "Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın, sen münezzehsin, bizi ateşin azabından koru." (derler)” (Al-i Imransüresi ayet 191)

    Rabbimizin tabiat mektebinde olduğumuzun farkında olalım.

    Farkında olmamız için her dal, her çiçek, her çocuk, her taş, her kuş bize uyarıcılık görevini yapıyor.

    Dışa açılmaya gerek yok; gören gözümüz, tutan elimiz, duyan kulağımız bizim ürettiğimiz bir şey değil.

    Onlar dahi bizim uyarıcılarımızdır.

    Ayakta iken, otururken, yatarken dahi tefekkürü elden bırakmayacağız; yaratıcıya teşekkür için onu çokça zikredeceğiz.

    Yaratılanların hepsinin birçok hikmetle yaratıldığını ve gayesiz, başıboş hiçbir şey yaratılmadığını hatırımızda tutup yaratıcıya olan sevgimiz nedeniyle yaratılanlara sevgiyle yanaşacağız.

    Çünkü yaratılanlar, yaratanın mülküdür.

    Biz ise sevdiğimizin mülküne de saygı ve sevgi gösteririz.

    Biz, bizi uyaran peygamberimizin çağrısına kulak vermişiz ve davetine gönülden katılmışız.

    Mü’minler de sevgili peygamberimizin dilinden Rabbimizin davetini işittik ve itaat ettik, İmanın zevkini tattık derler.

    Günde beş vakitte Müezzinlerimiz de bizi Ezan’la uyarırlar.

    Ezan’da söylediklerimiz o kadar önemlidir ki İstiklal Marşımıza bile

    “Bu ezanlar ki şehâdetleri dînin temeli

    Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli." şeklinde girmiş ve Anayasanın değiştirilemez maddeleri arasına alınarak korunmaya çalışılmış.

    Bu yolda yürürken, Mecnun’un, Leylâ’nın diyarına giderken deve dikenlerinin acısını duymadığı gibi kafirin karanlık dünyasında ürettiği öldürücü silahların acısını da duymazlar.

    Sarayın her nakşında Leylâ’sını gören Mecnun gibi, kafirlerin sahip olduğu saltanatı, şatafatı değil, altından ırmaklar akan cenneti hayal ederek yürür ve yolundan kalmaz.

    Allahın bir tek ayetini dünyanın bütün dolarlarına, altınlarına hatta dünyanın tamamına satmaz.

    Güzel, değerli ve devamlı olacak şeyleri elde etmek için bu dünya da bile bir veya birçok bedel ödeme zorunluluğumuz olduğunu biliyoruz.

    İki dünyada da kurtuluşun reçetesini veriyor Rabbimiz:

    “Ey iman edenler, sabredin, sabır yarışı edin, kenetle¬nip kuvvetlenin, Allah'tan sakının ki, kurtuluşa erişesiniz.” (Al-i Imran 200)

    İyilik yapmaya sabır, kötülük yapmamaya sabır, zenginliğe sabır, fakirliğe sabır, düşmana sabır, dosta sabır, ibadete sabır, isyana sabır, tabiî ki, hak yolda yürürken sabır, ateş hattında sabır, sabır, sabır, sabır.