BÜYÜK YARIŞ (2)
Alev alan petrol tankerinden kaçan şoförün hızıyla inkar ve ısyandan kaçarken, bülbülün güle, sevenin sevdiğine koşuşundan daha fazla bir süratle sevdiklerimizi yaratana koşacağız.
Dünya güzeli Züleyhanın kapalı kapılar arkasında Haydi gel dediğinde kapıya doğru koşan Yusuf aleyhisselam gibi günahtan kaçarken, Firavunun sarayında bir eli yağda bir eli balda yaşarken çölde hür yaşamayı seçen, Rabbim, rızanı kazanmak için acele ettim diyen Musa aleyhisselam gibi ilim ve ibadete doğru acele koşacağız.
Kendimizle yarışıp kendimizi aşacağız.
Rabbimiz buyurur: Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gök ile yer genişliği gibi olan, Allah'a ve peygam¬berlerine iman edenlere hazırlanan, Cennete doğru ya¬rış ya¬pınız. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bir lütufdur. Al¬lah büyük lütuf sa¬hibidir. (Hadid süresi ayet 21)
Süleyman aleyhisselam gibi varlık halinde de, İbrahim aleyhisselam gibi yokluk halinde de kanaat kaşığıyla dünya nimetlerini koşumuza katkı olur diye yiyeceğiz.
Yol kesici kafirler yolumuzun üzerinde alkışlar arasında altın kadehte vaftiz suyu verse kırık çanaktaki Zemzemi tercih edeceğiz.
Yolumuza kırmızı ipekten Hoten halısı serseler o yolu değil, bizi cennete götüren, üzerine atom bombası, kimyasal silah döşenmiş dikenli yolu seçeceğiz.
Yüz metre koşucusunun finişi vardır.
Maraton koşusunun da bitişi vardır.
Bizim koşumuz son nefesle biter.
Şehadet i varsa Cennette yeniden çiçek gibi biter.
Koşan yalnız biz değiliz.
Koşunuz emrini yedi milyar insan duydu ama birileri altına hücum diye algıladı, diğerleri petrole hücum diye algıladı. Birileri servete, birileri şehvete, birileri şöhrete tapındı ve onun yolunda can verdi veya vermek için bu yola baş koydu.
Herkes koşuyor ama dairenin merkezinden koşu emrini alan bu insanlar hak yol ve tek yol olan Allahın dini üzere koşacakları yerde üç yüz altmış çeşit yola sapıverdiler.
Rabbimiz buyurur:
Herkesin kendisine yüz çe¬virdiği bir yönü vardır. O halde ha¬yırlarda yarı¬şınız. Her ne¬rede olursanız Allah sizi bir araya ge¬tirir. Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir. (Bakara süresi ayet 148)
Bizim yönümüz, İbrahim aleyhisselamın dilinde ifade edilen, göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allaha ve onun kurallarınadır. ((Enam süresi ayet 79)
Peki, servet, şehvet ve şöhret ihmal mi edilecek.
Hayır.
Bunların hepsi yerine getirilecek ama Allahın mülkünde Allahın koyduğu kurallar içinde gerçekleşecek.
Dünyada şöhret peşinde koşanların hangisi sevgili peygamberimiz kadar ün kazanabildiler?
Haydi, o peygamberdi diyelim.
İmam Ebu Hanife merhumun kazandığı şöhreti yakalayabilecek kaç şöhret avcısı vardır. ?
Onlar hiçbir zaman şöhreti istemediler.
Bakara süresinin 200 ve 2001 inci ayetlerinde yalnız dünyayı isteyen insanlarla hem dünyayı hem ahreti isteyen insanların olduğunu haber verir.
Her gün namazlarımızda son oturuşun sonunda okuduğumuz Rabbena atine fiddünya haseneten
duası o ayetlerdendir.
Yani, Müslümanlar hem bu dünyada hem ahrette güzelliklerin verilmesini isterler.
Otomobillerin icat edilmediği zamanlarda vasıta at, eşek, katır, deve idi.
Konyalı, Meramda oturur her gün çarşıya dükkanına eşeğiyle gelir gidermiş.
Eşek, çarşıya gelirken yolu yarım saatte alırken dönüşte yol biraz yokuş olmasına rağmen on beş dakikada alırmış.
Bunu bir gün aklı eren birine sormuş.
Akil adam Çarşıda eşek güneş altında kuru saman yer. Merama dönerken çınarın altında serin havada yeşil arpayı hayal eder ve koşarak gider deyivermiş.
Çocuk, yaşıtlarıyla oynarken onlarca kilometre yol alır yorulmaz.
Ama annesi onu istemediği bir yere zorla götürüyorsa yüz metre sonra yorulur ve annesinin kucağını ister.
Yorulmak veya yorulmamak sizin beyninizde.
Yöneldiğiniz yeri sevip sevmemeyle alakalı.
Ama Arpalıklar bizim birçoğumuzu yolumuzdan alıkoydu, başımızı yere eğdirdi.
|
|
|