ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    BÜYÜK YARIŞ (5)


    Büyük yarışlarda rekor kırılması için mutlaka güçlü rakiplerin olması gerekir.

    Rakibin nefesini ensenizde hissederseniz rekora koşabilirsiniz.

    Onun için bu “Büyük yarış” ta rakiplerinize tekme atmak, şemle takmak, dirsek vurmak, önünü kesmek yok.

    Düşerse kaldırmak, el uzatmak, destek vermek de yarışın puan kazandıran hareketlerindendir.

    Maide süresinin baş tarafında Rabbimiz “İyilik ve takvada yardımlaşınız, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayınız” buyurur.

    A’raf süresinin 16 ıcı ayetinde şeytanın bizi yoldan alıkoymak ve saptırmak için bizim koşu yolumuzun üzerine oturacağı haber verilir ama İbrahim süresinin 22 inci ayetinde şeytanın davet etmenin dışında güç kullanma imkanının olmadığı da haber verilir.

    Şeytan içimize vesvese verir.

    Fakirleşmeyle korkutur. Düşmanla korkutur ve düşmana teslim olarak çıkarlarını korumayı öğütler.

    Müslümanlardan uzak durmayı, kafirlere yakın olmayı anlatır içimize.

    Herkesin koşacağı kilometre ayrı ve kimse kaç kilometre koşacağını bu güne kadar bilmedi bilemeyecek de.

    Onun için bu ünün işini yarına bırakmayacağız.

    Çünkü yarının kendine göre işi vardır.

    Her nefes bir adım gibidir ama kimse kaç nefes alacağını bilmiyor.

    Akar sular gibiyiz bir yerden iki defa akma imkanımız yok.

    Onun için “iki günü denk olan aldanmıştır. Bu günü dünden kötü olan lanetlenmiştir”

    Bu gün Kur’andan bir ayet bile olsa öğreniniz ve dünden farklı olunuz.

    Bu günkü iyi işlerinizin sayısı dünden fazla olsun.

    İlim ve ameline bakarak “ben erdim” diyenler, bu koşuda ilk adımı bile atamamış ve yerinde sayarken yorulanlardırlar.

    “Ben, mahvoldum” diyerek ümitsizliğe düşmek de yok.

    Bu Ramazanayının son günleri koşunun en hızlı olması gerektiği günler.

    Rahmet günlerinde mağfirete geçtik ve şimdi son on günde cehennemden azad olma yarışındayız.

    Cennete doğru koşarken sanki ayağımızın topuğundan cehennem yakalayacakmış gibi cehennemden kaçacağız, ve cennet bizi bekliyor ümidi ile bülbülün güle koşuşu gibi koşacağız.

    Koşuya hazırlananların sağlık kontrolünden geçtiği gibi biz de sağlığımıza dikkat edeceğiz.

    Hint fakirleri gibi yemeyip sürünenlerden olmadığımız gibi Amerikan obezitleri gibi sömürüp sürünenlerden de olmayacağız.

    Kalp grafiğine dikkat edeceğiz.

    Çok kazansak sevinip şımarmayacağız, kaybetsek üzülüp büzülmeyeceğiz.

    Rabbimiz “Kaybettiklerinize yerinmeyesiniz, verdiklerine de sevinmeyesiniz diye...” buyurmuş.(Hadid 23)

    Yunus Emre de bu ayeti:

    “Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim” diye terceme etmiş ve

    “Aşkın ile öğünürüm. Bana seni gerek seni” diye devam edivermiş.

    Koşucuya yasak olan ilaçları alması koşudan atılmasına sebep olduğu gibi, bu “Büyük koşu” ya katılanlar da haram yiyecek, giyecek ve içeceklerden uzak duracak.

    Aşırı alkışlarla aşırı “yuh” lamaların zarar vermede aynı oranda olduğunu bilecek.

    Gidiş yoluna karşıdan gelerek tersine yürüyüş yapan trafik teröristleri, yni kafirler ona ne türlü hakaret ederse etsin kulağına almayacak.

    Doğru yolda yürüdüğü için ayıplayanların ayıplamasına aldırmayacak.

    “Heyecanlanıyorum, gerilim yaşıyorum” diyenler şunu bilsinler ki, heyecansız hiçbir iş başarıya ulaşmaz.

    Heyecan ve gerilim, bilgi ve kondüsyonla orantılı olmalıdır.

    Fazla gerilen yay kopar, gerilmeyen yay da oku hedefine vardıramaz.

    Gerilim yaşamayan kaygısızlardan bu güne kadar hiçbir şey olmamıştır.

    Kontrollü endişe beynin daha iyi çalışmasını ve vücudu uyarmasını sağlar.

    Kontrolsüz olursa yay örneğinde olduğu gibi ya gevşek olur ve çok sert asılır koparır .

    İki halde de sonuç sıfır.

    Kaybetme korkusu yok bu koşunun.

    Her adım için sevap vardır.

    Bu koşuda başarısızlık yoktur.

    Allah, gücümüzün üstünde bir şey istemiyor.

    Kötürümün bir adımı sağlamın bin adımından iyi olabilir.

    Sevaplar, verenin verdiğiyle değil, verenin gücüyle orantılı olarak verilir.

    Onun için şair: “Benzemez hesabı hesabımıza” demiştir.

    Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: Peygamber efendimiz “Bir dirhem, bin dirhemi geçti.” Dediğinde bu nasıl olur ya rasülellah? Diye soruldu. “Bir adamın iki dirhemi vardı o iki dirhemden iyi olanını sadaka olarak verdi. Bir adamda malının yanına gitti ve bin dirhemi sadaka olarak verdi. Dedi. (Ahmet, Müsnet 2/379)

    İki dirhemi olan ve onun birini verenin sevabı bin dirhem vereninkinden fazladır. Çünkü biri varlığının yarısını verdi, öbürü belki yüzde birini verdi.

    Önce ikinin birini veren, zenginin vermesine de sebep olduğundan onun sevabı kadar da ayrıca sevap aldı.

    Önden giden peygamberler, muhacirler, Ensar ve onları takip edenlerin izinden bir milim şaşmamaya dikkat edelim.

    Onların kavuştuğu Rabbin rızasına, rahmetine cennetine kavuşalım, bunun için yarışalım ve Kevser suyundan kana kana içerek başarımızı " . "Bizi bu¬raya ka¬vuşturan Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hida¬yet vermeseydi, biz doğru yolu bulamazdık." (A'raf süresi ayet 43) diyerek kutlamayı Rabbimiz bütün Müslümanlara nasip etsin.