ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    BİZ İNSAN ETİ YEMEYİZ


    Gezdiğim ve gördüğüm yerlerde birçok gayretli insanın kabuğuna çekildiğini gördüm.

    Bir kısmının kırk yıllık çalışmasının karşılıksız kaldığını görerek umudunu yitirdiğini gördüm.

    Bir kısmının bütün işleri ağabeylerine havale ettiklerini ve ağabeylerinden çok şeyler beklediklerini ama bulamadıkları için kabuklarına çekildiklerini gördüm.

    Biz, bu dünyaya teker teker geldiğimiz gibi teker teker gidiyoruz.

    Başkasının sofrasında yemeğin bol olmasının bize faydası yok.

    Herkes kendi midesine kendisi ekmek gönderdiği gibi gönlümüzün gıdasını da ölünceye kadar biz, kendimiz vereceğiz.

    Biz, dağlarda, ovalarda topraktan boy uzatan çiçekler gibi “Çıktılarsa çıkayım” demeden tek başına kıyamda duracağız.

    Teker teker çıkan çiçeklerin tabiatı süslediği gibi biz de dünyayı süsleyeceğiz.

    Bu dünyada biz, gurbette gezen yolcu gibiyiz.

    Ana rahminden kabre kadar olan yolculuğumuzda dünyamız bizim köprümüz gibidir.

    Köprüden geçeceğiz. Ama ayıya dayı demeden, ayının yeğeni olmadan geçeceğiz.

    İnsanlığımızı İslami kurallarla koruyarak geçeceğiz.

    Bunu yapabilmek için önce ilim zırhına bürüneceğiz.

    Takva elbisesi giyineceğiz.

    Geceleri kıyama kalkıp namaz kılacağız.

    Rabbimizin ayetlerini tertil (harfleri çıkış yerlerine dikkat ederek, manasını anlayarak, anladığını tatbik etmek) üzere okuyacağız.

    Neyi, nasıl ve niçin yapacağımızı, ayıya dalanmadan, çalıyı dolanmadan son durağımıza nasıl varacağımızı bize “Rabbineeee dön” diyen Rabbimizden öğreneceğiz.

    Hitlerin, Mussolini’nin, Lenin’in,Troçki’nin, Guevara’nın, CIA ajanlarının kitaplarından kıyam öğrenilmez.

    Onlar, insan etiyle beslendiler ve onun için kavga teknikleri geliştirdiler.

    Biz, insan eti yemeyiz. Midemize haram koymayız.

    Şeyh Şamil, Ruslara esir iken onunla görevli komutan,Şeyhin esnemesinden korkar ve “Beni yiyeceksin zannettim de ondan korktum” der.

    Şeyh, “Korkma, biz domuz eti yemeyiz” der.

    Profesör Tarık Zafer Tunaya bir makalesinde Fransa’da bir müzede gördüğü insan derisine kaplı anayasadan bahsediyor.

    Fransız ihtilalini yapanlar, yazdıkları insan hakları beyannamesini kitap haline getirmişler, kraliyet ailesinden birini kesmişler, derisini yüzmüşler ve insan hakları kitabının dışına deri olarak yapıştırıp, ciltleyip müzeye koymuşlar.

    Bizim sevgili rahmet peygamberimiz, hiç kan akıtmadan Mekke’yi fethettiği gün, Mekke’nin yöneticilerini, komutanlarını ve halkını toplamış ve o güne kadar yaptıkları işkence, öldürme, soygun, tecavüz, ve halkı sürgün etme gibi suçlardan hesaba çekilmeyeceklerini, hür olduklarını, mallarına ve canlarına dokunulmayacağını duyurmuştur.

    Biz yolcuyuz. Yolumuzu kanla boyasak yolun sonundan cehennemin alevleri yükselir. İyiliklerle, güllerle donatırsak, kötülüğü iyilikle giderirsek yolun sonundan cennet görünür.

    Çatık kaşlı, asık suratlı din düşmanları ne tür plan kurarlarsa kursunlar, planlarını tekrar tekrar gözden geçirsinler ve bize karşı da uygulasınlar.

    Rabbimiz: “Ben onun işini yokuşa süreceğim.” buyurur.

    Altı milyar insan, güneşi üfleyerek söndüremediği gibi, Allah’ın nuru olan bu Kur’anı söndüremezler.

    Biz, Kur’an için korkmayalım. Biz Kur’anın nurundan faydalanıyor muyuz ona bakalım.

    Göklerin ve yerin taşıyamayacağı bir kitabı gönlümüzde taşıyoruz.

    İçimiz güzel olduğu gibi dışımızda güzel olsun.

    Elbisemiz tertemiz olsun. İnsanlar kürküyle ağırlanır, kültürüyle uğurlanır.

    Geceleri kıldığın namaz, okuduğun Kur’an’la akünü doldurdun.

    İçini Hak için, dışını halk için süsledin ve gündüz yola koyuldun.

    Taş atanlara ekmek attın. Kötülükleri iyilikle giderdin.

    Ağzından çıkan bal gibi sözlerin cennette bal ırmağına dönüşeceğini, fakirlere ve yetimlere yaptığın iyiliklerin cennet güllerine dönüşeceğini görür gibi bildin.

    Şimdi seni bu yoldan kim alıkoyabilir ki?

    Mecnunla Leyla arasına engel bulunamadığı gibi Müminle Mevla arasına da engel olunamaz.

    Mal, makam ve kadın engelleri değil, bir eline güneşi bir eline ay’ı koysalar engelleyemezler.

    Bu yolcu doğunun da batının da Rabbine güvenerek yola çıkmıştır.

    Nemrutun ateşi, Firavunun ilim adamları, komutanları, Karun’un sermayesi onu tutamaz.

    O, aslanlar gibi yolunda yürür.

    Din düşmanları aslandan kaçan eşek sürüleri gibi dağılırlar.

    Müslüman, dikensiz harman, çakılsız orman olmayacağını bilir ve “Kur’andan kolay olanı okuyunuz” emrine uyarak Fatihayla yola koyulur.