BİZ AYRILAMAYIZ
2004 yılında Dünyanın en saygın kabul edilen bir vakfının Busha sunduğu bir rapor yayınlanmıştı gazetelerde.
Rapora katkı sağlayan on kadar adam da tanınan uzmanlar.
Gazetelerden öğrendiğimize göre raporun özü şu:
İslâm aleminde insanları a) Fundemantalist Müslüman, b) Gelenekçi Müslüman, c) Radikal Müslüman, d) Modernist Müslüman, e) Laik Müslüman diye ayırınız.
Bunların hiç birine güvenmeyiniz. Çünkü ortak tarafları Müslümanlık. Ama Modernistlere maddi manevi yardım ediniz. Sonra laikleri destekleyiniz, ama güvenmeyiniz çünkü Müslümanlar.
Fundemantalist Müslümanları aşağılayan, gözden düşüren haberler bulunuz ve yayın organlarını kullanarak Gelenekçi Müslümanların gözünden düşürünüz
.. diye devam eden 26 sayfalık bir rapor.
Bilgisayar teknolojisiyle hazırlanan bu raporun özü yeni bir şey değil.
Firavunun yapıp uyguladığı bir şey.
Rabbimiz haber verir: Şüphesiz Firavun, yeryüzünde büyüklük tas¬ladı ve ülke hal¬kını zayıflatmak için guruplara/kastlara ayırdı. (Kasas 4)
Şeriatçı, tariktcı, radikal, ılımlı, hoşgörücü, müteassıp, barışçı, siyasal İslamcı, aşırı dinci.....vs.. gibi isimler takılarak parçalanmak istenen insanımızı Müslüman adı altında toplayıp hatalarıyla beraber bağrımıza bastıktan sonra yanan bir yüreğin ateşiyle hataları yakıp sessizce yok edeceğiz.
Kendi hatalarımızı hiçbir insana söyleme zorunluluğumuz yok.
Kendimiz için de kardeşlerimiz için de Allahdan afvetmesini isteyelim.
Aynı hatalar yapılmasın diye açıklama ihtiyacı hissediyorsak o zaman Ben şöyle bir hata etmiştim diyerek açıklayalım.
Bunu yapmayıp da aynanın karşısına geçip birileri şöyle yapıyor, böyle diyor, öyle davranıyor diyerek kendi resminin altına başkalarının ismini yazmamalı.
Rabbimiz, müminleri tuğlaları kurşunla kaynatılmış binaya benzetir. (Saf süresi ayet 61/4)
Bir binanın tepe taşının temel taşına hava atma hakkı yoktur.
Temel taşının da Ben, hepinizden büyüğüm, sizi ben taşıyorum deme hakkı yoktur.
Toplum mimarları temel taşıyla, tepe taşını, köşe taşıyla ara dolgularını iyi tespit edenler ve taşı gediğine koyanlardır.
Dünyada kötü taş yoktur. Hepsinin kullanılacağı yer vardır.
Lügat kitaplarında lüzumsuz kelime yoktur. Hepsinin kullanılacağı yer vardır.
Söz sultanları, düğün evinde, ölü evinde, nişan merasiminde, gül bayramında, harp meydanında hangi kelimeleri konuşacağını bilenlerdir.
Matematikçi sıfıra kızıp da Sen, bir şeye yaramazsın sen sıfırsın demez.
Sıfırı, rakamın sağ tarafına yazıver dimi rakamı on kat yapar.
İslam binasının kuruluşunda görev alan, kalem kullanan, alın teri akıtan, gözyaşı döken, kan veren, can veren, bidatları temizleyen müminler, velisiyle, delisiyle, yazarıyla, gezeriyle, yayıncısıyla, okuyucusuyla, işçisiyle, aşçısıyla, amiriyle, memuruyla, hocasıyla, generaliyle, eriyle, rektörüyle, öğrencisiyle bize aittir.
Binanın tuğlalarından çatlayanlar olabilir. çatlak vaaaaar diye bağıran tuğla, bitişik tuğlaya yardım etmezse bağıran da düşer. Her tuğla dört tuğlaya tutunurken aynı zamanda onları da tutar.
Öyle ise çatlaak vaaar diye bağırmak yerine çatlak yer tamir edilmeli, sıvanmalı ve boyanmalı.
Hatalar kişinin kulağına fısıldanmalı, basın yayın kuruluşlarıyla açıklanarak aşağılanmamalı.
Hiçbir insanı kendimize benzetemeyiz. Bu mümkün değil. İstenmiyor da.
Parmak çizgilerimiz yüzlerimiz, sözlerimiz, özlerimiz, karakterlerimiz, ayrı, ayrı. Ama bu ayrı malzemeler İslam adı altında birleşirler.
Caminin kubbesini taşıyan dört direk gibi ayrı dursak da aynı kubbeye omuz veririz.
Sazın telleri gibi ayrı dursak da aynı güfteyi söyleriz.
Biz, kendimizi Müslüman kelimesinin dışında bir kelime ile veya Müslüman kelimesine takılan bir kelime ile tanıtmayacağız. Tanıtan kardeşlerimizi de uyaracağız ve şu ayeti kelimeyi hatırlatacağız:
Fussılet 33- Allaha da'vet eden, amel-i salih işleyen ve "Ben Müslü¬manlarda¬nım" diyenden daha gü¬zel sözlü kim vardır?
Kimse yoktur. Ve biz, bu güzel kardeşlerimizle tatlı dil, güler yüz ve bal gibi sözlerle konuşacağız.
Şimdilik aramızda kırgınlık olsa bile ilerde sıcacık dost oluvereceğiz.
Gönül verdiğimiz Rabbimize kulak verelim:
Fussılet 34- İyilikle kötülük denk değildir. Sen kötülüğü en güzel olanla defet. Bir de bakmışsın ki, seninle ara-sında düşmanlık olan kişi sanki sıcacık bir dost olu¬vermiş.
İlerde yüzüne bakacağımız, dost olacağımız insanlara el yarası veya dil yarası açmamaya dikkat edelim.
Kuranın bize öğrettiği bir duayı bu günlerde biraz daha fazla okuyalım:
Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçip giden kardeşlerimizi bağışla. İman edenlere karşı gönlümüzde hiçbir kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz sen şefkatlisin, merhametlisin (Haşr 59/10)
Sevdiğimiz gülün dikenlerine katlanacağız. Dikensiz gül olmazmış Hatasız insan olmaz.
Bize karşı yaptıkları hataları sineye çekip, bir daha hata yapmamaları için çalışacağız.
Düşman, bizi önce parçalamış. Şimdilerde yutmak istiyor.
Midesine indirdiği kardeşlerimizin tepinişlerini duyuyoruz.
Kulaklarımızı tıkarsak, kendi yenmemizi çabuklaştırırız.
Beni sokmayan yılan bin yaşasın diyenler yılanın sokacak adamı kalmayınca yaşayana da geleceği muhakkaktır.
Akif merhum, bizi hem uyarmış hem yol göstermiş:
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez." demiş.
|
|
|