BARIŞ ONURLU OLMALIDIR
Hep hastalıklarınızı hatırlarsınız.
Neden sağlıklı geçen gün ve saatlerinizi
hatırlamazsınız?
Çünkü hatırlamaya gücünüz yetmez.
Onlarca sene, on binlerce gün, yüz binlerce
saatlik sıhhatli zamanlarınız olmuş.
Onları hatırlamaya zaman yetmez.
Bazı insanların bir araya geldiklerinde hemen
hastalıkları konuştuklarını görürüm ama dinlemem.
Hoş olmayan anları anlatmanın anlamı yok.
Hatıratlarda da olumsuz, kötü örnek olacak
hatıraların anlatılmaması taraftarıyım.
Savaş, sağlıktan sonraki hastalık gibidir.
Nasıl sağlık esas, hastalık sonradan oluşan bir
şeyse, barış esastır, savaş ise arızidir.
Hastalıkta ağrılar, sızılar, inlemeler, aileye
ağırlık vermeler, sıkıntı üretmeler..varsa,
Harplerde de gözyaşları, kan, duman, inilti,
ağlamalar, sızlamalar, feryatlar, açlıklar, göçler, ayrılıklar vardır.
Sağlıkta canlı bakan gözlerin, hastalıkta
solduğu gibi,
Barışta gülen gözler, savaşta donuklaşır,
kalpler ise katılaşır.
Tertemiz yüreklere kin bulaşır.
Barış, bahar gibidir. Çiçekleri, açar,
böcekleri uçar, etrafa türlü türlü kokular saçar.
Savaş, orman yangınları gibidir. Gencecik fidan
gibi canlar yanar, özgürlük havası estiren ezanlar susar. Analar ağlar, babalar
ağlayamadan ahirete gider.
Barışı dillere akız yapan, çok çiğnemekten
çürüten hastalıklı insanlardan da olmamaya dikkat edelim.
Hiçbir erkek veya kadın, konuşurken Ben
namuslu biriyim cümlesini tekrarlayıp durmaz.
Namuslu olunur o kadar.
Her sözüne başlarken Ben namusluyum diyen
birinin sözüne itibar olmaz.
Barış da öyledir.
Kişi önce kendisiyle barışık olmalıdır.
Kendiyle barışık olmayan biri kavga çıkaracak
birilerini mutlaka bulur.
Sonra ailesiyle, sonra komşularıyla, sonra
arkadaşlarıyla, sonra mahalle veya köyüyle, sonra şehriyle, sonra ülke
insanıyla, sonra bütün Müslümanlarla, sonra dünya insanıyla, sonra bütün
yaratılanlarla barışık olmalıdır.
Düşman bildiğiniz insanlarla karşılaşıldığında
bile savaşı kızıştıran değil, barışı sağlayan kelimeler kullanılmalı.
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı demişler.
Sevgili peygamberimiz, İslam düşmanlarıyla
karşılaştığında hemen saldırmamış, beklemiş ve arkadaşlarına şu konuşmayı
yapmış:
أَيُّهَا
النَّاسُ لاَ تَمَنَّوْا لِقَاءَ الْعَدُوِّ وَسَلُوا اللَّهَ الْعَافِيَةَ
فَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاصْبِرُوا وَاعْلَمُوا أَنَّ الْجَنَّةَ تَحْتَ ظِلاَلِ
السُّيُوفِ ، ثُمَّ قَال - اللَّهُمَّ مُنْزِلَ الْكِتَابِ وَمُجْرِيَ السَّحَابِ
وَهَازِمَ الأَحْزَابِ اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنَا عَلَيْهِمْ.
Ey insanlar, düşmanla karşılaşmayı temenni
etmeyiniz Allahtan sağlık, sıhhat ve afiyet isteyiniz. Buna rağmen karşı
karşıya gelirseniz sabrediniz. Biliniz ki cennet kılıçların gölgesi altındadır
dedikten sonra şöyle dedi: Ey kitabı indiren, bulutları havada akıtan, düşman
guruplarını mağlup eden, bu nları da mağlup et ve bize yardım et (Buhari,
Sahih, K. Cihad, bab La tetemennev likael adüvv)
Barış da, onurlu olmalıdır.
Onursuz barış, daha yıkıcı savaşın başlangıcı
demektir