BAZILARINI HÜRRİYET HAV
Kafesteki bütün kuşlar yemle gemlenmişlerdir.
Balık, oltadaki yemle gemlendiği gibi kuş da tuzaktaki yemle tutsak olmuştur.
Balık ve kuşun bu tutuklanmada ortak tarafı oltayı ve tuzağı bilmemeleridir.
Yani cehalet onları esarete itmiştir.
Onun için Rabbimiz hazreti Ademi yeryüzüne indirmeden önce onu eğitmiş Allahın esmaül husnası ile eşyanın ismini öğretmiştir.
Her şeyi yaratanın Allah olduğunu öğrenen biri eşyanın esiri olmaz.
Aşk esiri, akıl esiri, paranın esiri, şöhret esiri, şehvet esiri, servet esiri
. Bütün bunların hepsi bir esarette birleşirler.
Aklın bile esiri olmamaya bakmalı.
Çünkü aklımız gıdasını gördüğümüz, okuduğumuz, tattığımız, tuttuğumuz, kokladığımız, dokunduğumuz şeylerden alır.
Yazısını okuduğumuz insanlar nasıl yanlış yaparlarsa, gözümüz, kulağımız nasıl hastalanırsa aklımız da hastalanır ve yanlış kararlar alarak bizi esareti altına alır.
Dünyamızda nice akıllıların verdiği zararı milyonlarca akılsız verememiştir.
Makamının esiri olanlar da esaretinden zevk alır hale geldikleri için kurtulmak istemezler.
Bir ömür boyu sevmediği ve yıkılması için çalıştığı partinin çıkardığı kanunları içine sinmediği halde uygulayan, bir istifa dilekçesiyle kurtulmak varken emekli oluncaya kadar makamında kalanlar da makamın esiridirler.
Servet esiri olanlar, bütün varlıklarını servet uğrunda ve onu koruma yolunda etkili ve yetkili insanlara karşı hep boynu bükük durup namusundan, şerefinden vererek servetine kalkan yapanlar da esaretin bir başka şeklini yaşarlar.
Hapishanenin kantinini işleten mahkum gibi kendini farklı zannetse de mahkumdur.
Aslında yedi milyar insan bu dünyada mahkumdurlar.
Rabbimiz Ey cin ve insan topluluğu, göklerin ve yerin çevresinden çı¬kıp git¬meye gücünüz yeti¬yorsa çıkın. Ancak Sultanla (Allah'tan gelen güçle) çı¬kabilirsiniz. Buyurur. (Rahman süresi ayet 33)
Müslümanlar, Allahın mülkünde Allahın dediği olur ve biz, ancak ona kulluk ederiz diyerek servetini, şehvetini, aşkını, makamını, aklını onun koyduğu kurallar içinde kullandıklarından özgürlüğün tadına varırlar.
Müslüman olmayanlar ise, para ve makam kaynaklarının kapısı önünde elpençe divan durarak azat kabul etmez mahkum olduklarını ispat ederler.
Akşam geç vakitlere kadar bir efendinin önünde secdeye kapandıktan sonra gece yarısı bir başka efendinin kulu kölesi olurlar.
Kapı önünde beklerken efendinin arada bir çıkıp kovması bile onun için şeref olur.
Çünkü efendisinin yüzünü görmüştür.
Arada bir çağırıp Ne istiyorsun? demesi diğer kölelere karşı hava atmasına sebep olur.
Kölelikten zevk alır hale gelen toplumları hürriyet havası çarpar.
Zuhruf süresinin 54 üncü ayetinde haber verildiğine göre Firavun, kavmini aşağıladı, ezdi onlar da ona itaat ettiler dedikten sonra Bakara süresin 61 inci ayetinde Musa aleyhisselam onları esaretten kurtarıp hürriyet havasını verdiğinde bıldırcın eti, kudret helvasıyla onları beslerken onlar Hazreti Musadan Mısırın sarımsağını, soğanını istediklerini haber verir.
Hürriyet Allaha itaattadır, gelin Allahın yarattıklarına kul olmayalım. Eskiden olduğu gibi efendiliğimize dönelim dendiği zaman kölelikten zevk alanların kanı beynine sıçrıyor ve hürriyet savaşçılarının üzerine saldırıyor.
Olsun, yıllarca karanlık yerlerde mahkum olanlar karanlığa alışınca hapishanenin bir köşesinden açılan delikten gelen ışıktan bir müddet rahatsız olduktan sonra zamanla gözleri alıştığı gibi batının köleleri de efendi olmanın ışığını gördüklerinde başlangıçta gönülleri kamaşsa da zamanla efendiliğe alışacaklardır.
Kirli havalı yerde yaşayan insanların oksijeni bol bir yere çıktıklarında baş ağrısı yaptıkları gibi hep batılı yazarların sözleriyle beslenen insanlarda bütün yazarları, düşünürleri, kahramanları, filozofları yaratan Allahın ayetleriyle karşılaştıklarında bir müddet baş ağrıtabilirler.
Olsun, doktor hastasını tedavi ederken batırılan iğneden dolayı onun kızmasına bağırmasına aldırmadığı ve o istemediği halde ilaçları vermeye devam etiği gibi biz de Allahın şifa ayetlerini bütün insanlığa sunmaya devam edeceğiz.
|
|
|