ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    BEKRİ MUSTAFA’NIN İMAM OLMASI


    BEKRİ MUSTAFA’NIN İMAM OLMASI

    28 Şubat döneminde bir çok il ve ilçede verdiğim konferanslarda konuşmamın ağırlığı dinleyenlere moral vermek, yüreklendirmek ve neler yapılabileceğini anlatmaktı.

    Daha önce İstanbul Müftüsü değerli insan Selahaddin Kaya beyefendinin Valilikten aldığı onayla bu konuşmamı  İstanbul’un dokuz tane seçkin salonunda İstanbul’un bütün Müftü, Vaiz, İmam ve Müezzinlerine de yapmıştım.

    İyi şeyler düşünüp, iyi şeyler yapmaya devam edenlerin kötülük düşünmeye, kendini kendi ürettiği korkularla hapsetmeye zamanı olmayacağını anlattım.

    Cırcır böcekleri gibi ses çıkaranların değil karınca gibi çalışanların başarıya ulaşacağını söylerdim ama canlı örnekler etkili olduğundan Kur’an metoduna uyarak yaşadığımız ortamdan örnekler verirdim.

    Bir konuşmamda “Ülke iyiye gidiyor. Teneke gürültüsüne aldırmayın. Ülkemizde şehrin Müftüsü, aynı şehrin Kaymakamını “İslamcı” diye şikayet etmiş. Bu hayra alamettir. Basın-yayın organlarında Kaymakamların yüzde altmışı, Valilerin yüzde otuzu İslamcı olmuş haberleri var. Şehirde tam yetkili olan Vali ile Kaymakamdır. Öyle ise başarılı olanlar sessizce yoluna devam edenlerdir” dedim.

    Konferanstan sonra bir eve gittik. Ev sahibi çayları getirdi. Tam bana verirken yanımdaki değerli bir arkadaş, “İşte Müftünün şikayet ettiği Kaymakam bu” dedi.

    Tenzili rütbe ile o ile tayin edilen ev sahibi eski Kaymakam’a “Ben bunu duydum, hayra yordum ve anlatıyordum, doğru mu?” dedim “Doğru” dedi.

    Ev sohbetinde bulunanlardan biri “Müftünün, Kaymakamı “İslamcı” diye şikayet etmesini iyiye yormanızı anlayamadım” dedi.

    Konferansımda açıklamasını da yaptım, ilçede tam yetkili olan Kaymakamdır. O sağlam olunca işler daha iyi işler” dedim.

    İstanbul’a dönerken o adamın olayı neden benim gibi anlamadığını düşündüm.

    Yetişme çağında duyduklarımız, gördüklerimiz, tuttuklarımız, tattıklarımız bizi yönlendirir.

    Hep olumsuz tarafı gören ailelerde yetişenler olayın hep olumsuz tarafından bakarlarmış.

    Hani Canbaz, ip üzerinde yürürken iyi düşünenler “Ha geçti ha geçecek” derlerken kötü niyetliler “Ha düştü ha düşecek” diye beklerlermiş.

    Tabiatta iyiler, güzeller daha çok olduğundan başarılı olanlar iyi düşünenlerdir.

    Onların iyi düşünceleri dua gibi gelir.

    Meşhur hikayedir: Bekri Mustafa, İstanbul’un en namlı sevimli sarhoşudur. Dördüncü Murat bile ona sarhoşluk cezası vermemiş.

    Bir gün ıslahı nefs etmiş, Sultanahmet camisine imam olmuş.

    İlk kıldırdığı cenaze namazında mevtanın kulağına bir şeyler fısıldamış.

    Ne fısıldadığını sorduklarında “Kabirde yanına gelenler İstanbul’un durumunu soracaklar. Sen onlara “Bekri Mustafa Sultanahmed’e imam oldu deyiver, onlar anlarlar” dediğini söylemiş.

    Şimdi çeşitli anlatımları olan bu hikayeyi dinleyenlerden kötü düşünenler “Vah vah, İstanbul ne hale gelmiş, imamlık bir sarhoşa kalmış” derler.

    Güzel düşünenler ise “İstanbul, iyiye gidiyor, en namlı sarhoşunu bile ıslah etmişler, eğitmişler ve imam yapmışlar. Geri kalanını sen düşünüver” derler.

    İyi niyetten ayrılmayın ama iyi ameller yapmaya devam eden. Yoksa eyleme geçmeyen hayaller karın doyurmaz