BELASIZ BAL
YENMEZ
16/06/2017
Bir makama
ulaşmak için siyasilerimizin her gün kalp atışlarını bir dinleyebilseniz..
Aslında
dinliyorsunuz.
Siyasilerin
tarafında veya karşısında olanlar, ekranlarda ve gazete köşelerinde, meydan
mitinglerinde bağırıp çağırmaları, hep onların kalp atışlarının
hoparlörleridirler.
Eskiden domdom
kurşunu gibi laflardan kendilerini korurlarken şimdilerde kurşunlardan,
zehirlenmelerden, tutuklanmalardan korunmaya çalışıyorlar.
Hayat zor.
Hedef tatlı,
yol dikenli.
“Kısa yoldan
zengin oldu” dediklerinizi bir araştırın bakalım.
Karşılığında
neler verdiğini bir öğrenin.
Alın teriyle
kazananları görürüz biz ve onun çektiği zahmete acırız.
Dünyada hiçbir
kimse makamı, rütbeyi, serveti, şöhreti kolay kazanmıyor.
Ama hocam
yağcılar!
O yağcıların,
güneşe göre yüz çevirenlerin…neler kaybettiklerini bir bilseniz.
24 saat
onlarla bir hafta beraber bir kalsanız.
Dayanamazsınız.
İşkencecinin biri, sizi askıya assa da, her saat başı bir çiğnemlik etinizi
kesse nasıl acı duyacağınızı hayal bile edemezsiniz ya, işte onlar da kimlik,
kişilik, şahsiyet, namus ve adamlıklarından her gün değil, her saat değil, her
dakika nelerin kesildiğini ve nasıl çiğnendiğini bir bilseniz.
İnanmadığınızı
devamlı söylemek, yeminler etmek, her gönderilen yerde o inanmadığınızı
anlatmak kolay iş mi?
“Kralım çok
yaşa” derken kralı dar ağacına götürenlere ayak uydurmak kolay mı
zannediyorsunuz.
Davası uğrunda
canını kurban veren şehitler bir defa can verirler.
Ama haysiyyetini
telef edenler, alın teri dökmeye cesareti olmayıp yüz suyu dökenler, binlerce
kerre haysiyyetlerini, kimlik ve kişiliklerini itlaf ederler.
Kafirin,
helal-haram demeden, sömürerek, kemirerek, devlet gücüyle baskınlar yaparak, her
yıl milyonlarca insanı öldürerek, bir millerin bir senelik gelirini bir tek
silah karşılığında alarak sağladığı konfora da göz dikmeyin.
Bağdat’ta
düğün evine bomba atıp eli kınalı gelini, muradına ermemiş gencecik damadı ve
onların mürüvvetini görmenin sevincini yaşayanları kana bulayan ruhu göğüste
taşımak kolay mı zannediyorsunuz.
Havadan
insansız hava araçlarıyla camide alnını secdeye koyanları vurmak insan
olanların yapabileceği iş değildir.
Önce
insanlığınızı kaybedeceksiniz, hayvanlar aleminden aşağıya kendi koyduğunuz kurallardan
örülmüş iplerle kendinizi atacaksınız ve sonra “Hedefe ulaşmak için her şey
mübah” deyip yürüyeceksiniz.
Kolay bir şey
mi.
Bu arada Allah’ı
hiçbir zaman hatırlamayacaksınız.
Hatırlatanları
“Terörist” ilan edeceksiniz.
Kalbinizin altı
tarafına duvar çekip Allah tarafından bir ışığın sızmasını engelleyeceksiniz.
Dünyanın öbür
tarafında ateş böcekleri gibi bir ışık huzmesi belirse, onu söndürmek için
ordular göndereceksiniz.
Gavurluk kolay
değil.
Firavun’un
zenginliğini ve saltanatını, Musa aleyhisselamın görüntüde yalnız ve fakirliğini hatırlayın.
Hangisinin yanında
olmak isterdiniz?
Musa aleyhisselam
ve ona iman edenler, kırk yıl Tüh çölünde zahmet çektiler.
Firavun bir
ömür boyu saltanattan sonra denizde boğularak geberir.
Bitmedi acısı,
asıl azap ölünce başladı ve kaç bin yıldır azabı tatmaya devam ediyor.
Rabbimiz,
Firavun ve taraftarlarının hala azabı tattığını ve kıyamet gününe kadar da
tatmaya devam ettikten sonra cehennem atılacaklarını şöyle haber verir:
النَّارُ
يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ
أَدْخِلُوا آَلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ
“Sabah-akşam
ateşe sunulurlar. Kıyamet günü geldiğinde ise, "Ey Firavun ailesi, azabın
en şiddetlisine girin!" (denir.) (Mü’min süresi ayet 40/46)
Rabbimiz, yetim ve fakirlikten
gelen peygamberi Muhammed aleyhisselama, kafirlerin refah içinde ülkelerde
dolaşmasına kanmamasını, onların mal ve saltanatlarına göz dikmemesini, yoluna
devam etmesini, sonunda bu dünyada da ahrette de kazananın kendisi olacağını
haber verir:
لَا
يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ (196)
196- Kâfirlerin ülkelerde refah
içinde dolaşması sakın seni aldatmasın.
مَتَاعٌ
قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمِهَادُ (197)
197- Az bir faydalanmadır. Sonunda
sığınacakları yer Cehennemdir. O ne kötü bir yataktır.” (Al-i Imran süresi
ayet 3/196-197)
وَاصْبِرْ
نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ
يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ
الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ
وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا
“Nefsini, sabah akşam rızasını
dileyerek Rablerine dua edenlerle beraber tut. Sen dünya ziynetini arzu
ederken, gözlerin onlardan kaymasın. Bizi anmaktan kalbini gafil kıldığımıza,
hevasına uyana ve işi hep aşırılık olana uyma.” (Khf süresi ayet 18/28)
إِنَّ
الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآَنَ لَرَادُّكَ إِلَى مَعَادٍ قُلْ رَبِّي
أَعْلَمُ مَنْ جَاءَ بِالْهُدَى وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
“Şüphesiz
sana Kur'an'ı farz kılan, seni dönüş yerine (Mekke'ye) elbette döndürecektir.
De ki "Hidâyetle geleni de, apaçık bir dalalette olanı da Rabbim daha iyi
bilir.” (Kasas süresi ayet 28/85)
Not: Bu ayetlerin tefsirini, benim
“Şifa Tefsiri” mden bir okuyuverin. İstanbul’da yaşayanlar Beyazit meydanında
açılan Kitap Fuarından alabilirler.
İstanbul dışında olanlar, (212)
511 10 85 nolu telefondan Cantaş yayınevinden isteyebilirler.