Türkiyeye gelerek
Müslüman olan ve geçimini özel kolejlerde İngilizce
öğretmenliği yapan bir hanımefendi,
Amerikada iken beyinin misyoner, kendisinin tek kişilik
tiyatro yaptığını, durumlarının iyi olduğunu,
çocuklarını en iyi ve pahalı okullarda okuturken uyuşturucu
bağımlısı olduğunu anlatmıştı.
Amerikan tıbbının oğluna
fayda vermediğini anlayınca istatistiklerde en az uyuşturucu
kullanan ülkeler arasında Türkiye olduğunu görünce
buraya geldiğini, Fatih semtinde ev tutup çocuğunu
kurtardığını anlatmıştı.
Oğlu,
Güzel sanatlar Fakültesini bitirdi.
Şu
anda anne ve oğul Kuran-i kerimi anlayacak kadar Arapça öğrenmiş
durumdalar.
Kafir, kendi çocuğuna
acımayan insan demektir.
Kendi, ciğer
paresi yavrusunun yemesini, içmesini, giymesini en pahalı, en kaliteli, marka yerlerden
alarak, en kaliteli okullarda okutarak elleriyle cehenneme hazırlayan adamdır.
Kendi yavrusuna
merhameti olmayan birinin başkalarına hiç olmaz.
Aldığı
eğitimin içinde Rahman olan Allahın merhametinden
zerre yoktur.
Onun içindir ki
Irakta Ebu Gureyb hapishanesinde işkence yapanların komutanı
üniversite mezunu olması onu engellemediği gibi, okumamışın
aklına gelmeyeni okumuşlar, tarihin en eski
zamanlarından bu yana geliştirilmiş
işkence çeşitlerini bildiklerinden akla
hayale gelmeyen işkenceler yapabilirler.
Guantanamoda işkencelerine
devam ediyorlar.
Bizim bütün
gazetelerimizin CIAnın işkence dosyasını manşetten
vermesi bizim insanımızın daha hassasiyetini kaybetmediğinin
işaretidir.
Ama Amerika için bu
rapor, maliyenin, eğitimin, sağlığın...raporları
gibi her sene verilen raporlardır.
İşkence
anlayışları değişik
bu adamların anlayışında yapılması gerekenler
yapılmıştır.
Uygur Türklerine
uygulanan Çin işkencesi, kafir kültürlerinin
genleşmiş halidir.
Çinliler,
kendi çocuklarına bile işkence yapmaya devam
ediyorlar.
Dünyada dolaşan
dolarların çoğunluğunu Merkez Bankasında
toplayan Çin, dünya devletlerinin ekonomisini alt üst eden Çin,
kendi insanının bir milyarının aylık gelirini elli doların altında vermektedir.
Guantanamoda dört
yıl işkence ettikleri iki Uygur Türkünün ağzından
tek kelime alamamışlar.
CIA bütün işkence
çeşitlerini uygulamış,
ve ifade vermemişler.
Çine
iade edilirse öldürüleceğinden Balkanlarda bir ülkeye
yerleştirmişler.
Onların yaşamalarına
yardım eden bir değerli Hoca efendi anlattı, bu
iki Uygur delikanlısı, Afganistana çalışmaya gelmişler.
Geldikleri gün yakalanmışlar ve Guantanamoya götürülmüşler.
Kaşgarda
yaşarken el Kaide veya Taliban kelimelerini hiç duymamışlar.
Bilmedikleri bir
konuda da yalan bile uydurulamadığından ifade alamamışlar.
CIA ise bu iki
gencin kendi tarihlerinde konuşturulamayan iki insan olarak
tarihe geçmişler.
Belki bu raporda
onlar da vardır.
Biz, yaptığımız
bir suç veya günahımızdan utanırız, yazılmasından ve konuşulmasından
rahatsız oluruz.
Onlar ise rahatsız
olmak şöyle dursun keyfini çıkarmak için raporu basına
sızdırıveriyorlar.
Yılan, yılanlığından
rahatsız olmaz.
Akrep, soktuğu
insanların feryadından belki müzik dinler gibi keyif bile alırdır.
Yılanlaşmış insanların inkar zehrinin panzehire dönüşmesi için iman aşısı
yapılmalıdır
Rabbimiz buyurur:
وَالْكَافِرُونَ
هُمُ الظَّالِمُونَ (254) Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir.
(Bakara süresi ayet 254)