DÜŞMANIN GÜCÜNDEN VE SAYISINDAN KORKMAYIN
Herkes bize düşman oldu, etrafımız çevrildi, dost
bildiklerimiz düşman çıktı, ne olacak şimdi bizim halimiz diye sızlanmanın
anlamı da yok, faydası da yok.
Uhud savaşından sonra Ebu Süfyan, sevgili peygamberimize
Bedirde buluşalım ve savaşalım diye meydan okuyarak döner Mekkeye.
Zaman yaklaşınca Ebu Süfyan kaybedeceğini anlar ve karşı
propagandaya başlar.
Ajanlar göndererek Mekkelilerin çevreden topladığı silah ve
askerlerle geleceğini, silahlarını ve asker sayısını abartarak yayım yapar ajanlar.
Bu haberler göz korkutacak yerde Ashabın imanlarını
kuvvetlendirir.
Rabbimiz bunu şöyle haber verir:
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ
إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا
وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
Onlara (müminlere), (ajan) insanlar: "Şüphesiz düşmanınız
olan insanlar, sizin için kuvvetlerini topladılar. Onlardan korkunuz"
dedi de, bu onların imanını artırdı ve onlar: "Allah bize yeter o ne
güzel vekildir" dediler. (Al-i Imran süresi ayet 3/173)
Ebu Süfyan, Ashabın korkmadığını anlayınca korkusundan Bedirde
gelmedi.
Yiğitlik, Kahramanlık, Cesaret deyince akla ilk gelen peygamberlerdir.
Kuran-i Kerimden Musa aleyhisselamın yiğitliğini
okuyuverin.
O günlerde dünyada en büyük devlet kabul edilen Mısır
Firavununun zulmüne karşı Kardeşi Harun aleyhisselamla birlikte dikilmişler ve
Rabbin yardımıyla Firavun ailesinden insanların Müslüman olmasına sebep
olmuşlar ve iman etmediği gibi onları öldürmeye yürüyen Firavun ve ordusunun
burnunu denizin dibindeki çamurlara sürtmüşler.
Çağdaş savaş uzmanlarının, strateji profesör veya
generallerinin aklına sığmayacak bir olay gerçekleşmiş.
İspanyada 1605 yılında Servantesin yazdığı Don Kişot
romanındaki kahraman Don Kişotun otuz tane yel değirmenini dev zannedip
saldırması gibi değil peygamberlerin gerçekleştirdiği.
Hayali kahraman bile olsa çocuk ve kadın yiyen dev
hikayeleriyle büyüyen Don Kişotun ilk defa gördüğü yel değirmenlerinin
büyüklüğüne bakarak onları dev zannedip otuzuna birden saldırması roman da bile
olsa güzeldir.
Ama bütün peygamberler, hakiki kahramanlardırlar.
İbrahim aleyhisselamı okuyuverin Kurandan.
Kendini ilah yerine koyan, dediğim dedik, çaldığım düdük
diyen, kendi putunu kendisi yaptırıp diktiren ve halkı ona taptıran Nemrutun
gücünü gördüğü halde, gönlünde onun gücünü Rabbimin gücü karşısında sinek
kanadı gibi bile görmeden, insanları Nemrutun koyduğu zalimce kurallara değil,
Rahman ve Rahim olan Allahın belirlediği Hakka tabi olmalarını ister ve bu
yolda ateşe atılır.
Cehennem ateşinde sonsuz senelerde yanmaktansa Nemrutun ateşini
tercih eder. Rabbim de Onun ateşini gülistana çevirir.
Mekke, Mısır ve Urfa arasındaki insanların hem kahramanı hem
yol gösteren peygamberi olur ve kıyamete kadar Rahmetle anıldığı gibi
Müslümanlar beş vakit namazalrının son oturuşunda
ve Ala Al-i İbrahime
diye
dua ederler.
Cesur adam, hedefiyle arasına giren kim olursa olsun, nerede
olursa olsun, nasıl olursa olsun, o engelin gücüne ve çekiciliğine aldırış
etmez.
Yusuf aleyhisselam, bir peygamber oğlu peygamberdir.
Mısırın kadınları, Mısırın altınları ile Mısır zindanları
onu yolundan alıkoyamadığı için Yusuf süresinde Feta/Yiğit kelimesiyle
anılmış ve sabırla Mısıra hem sultan hem peygamber olmuştur.
Er kişi, nefsinin esiri olan değil, nefsini esir alandır.
Kehf süresinde bahsedilen yedi tane yiğit de, zamanlarının
zalim kralına başkaldırırlarken sayılarının azlığına bakmamışlar ve kıyamete
kadar gelecek Gözünü budaktan sakınmayan yiğitlere örnek olmuşlar.
Rabbimiz de onları zalime karşı korumuş.
Rabbimiz, Ahzab süresinde Sevgili peygamberimizin bizim en
güzel örneğimiz olduğunu haber verir bize.
Mekkede kafirlerin ona ve ona iman edenlere işkence
yaptıkları, ekonomik ambargo uyguladıkları bir zamanda bir teklifle gelirler ve
Arzu edersen seni devlet başkanı yapalım, en güzel kızlarla evlendirelim ve en
zenginimiz yapalım, yeter ki şu davandan vazgeç demişler.
Buyurun, bu teklife boyun eğmeyecek kaç yiğit adam çıkar
günümüzde?
Veya şu 25 yıl içinde iki yüz devlet yöneticilerinden kaç
tanesine yolsuzluk nedeniyle dava açılmıştır?
Bunlar da devlet başkanı olduktan sonra suç işleyenler.
Ya bir de en küçük makama ulaşmak için ne günahlar işleyen
insanları düşünün ve sevgili peygamberimizin cevabını okuyun:
قَالَ فَقَالَ رَسُول اللّه صَلّى اللّه
عَلَيْهِ وَسَلّمَ يَا عَمّ ، وَاَللّهِ لَوْ وَضَعُوا الشّمْسَ فِي يَمِينِي ،
وَالْقَمَرَ فِي يَسَارِي عَلَى أَنْ أَتْرُكَ هَذَا الْأَمْرَ حَتّى يُظْهِرَهُ
اللّهُ أَوْ أَهْلِكَ فِيهِ مَا تَرَكْتُهُ
Vallahi, eğer güneşi sağ elime, ayı sol
elime koysalar, ben bu İslâm davetini Allah onu izhar (açıklayıp üstün getirinceye) edinceye kadar
veya ben bu yolda yok oluncaya kadar terk etmem (Beyhaki, Delail-un-Nübüvve
2/187, İbni Hişam, Sire 1/266)