ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    DÜNYADA TEK BAŞINA


     

    DÜNYADA TEK BAŞINA

    Farz edelim ki dünya üzerinde tek başına kalmışız.

    Senin iman ettiğin Kur’an’a hiç iman eden olmadığı gibi herkes karşında.

    Senin örnek aldığın Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve selleme inanmıyorlar.

    Ne yapacaksın?

    “Tek başıma ben ne yapabilirim mi” diyeceksin.

    Sen hayalindeki şeyleri yapmakla görevli değilsin.

    Kur’anın içindekileri, peygamberin nasıl yaşamışsa öyle yaşayacaksın ve tebliğ edeceksin.

    Ben, iman edip o imanı amele/eyleme dönüştürmekle görevliyim.

    Sevgili peygamberimizin ilk görev verildiğindeki durumu düşün.

    Yer yüzünde tek bir kişi olarak hanımı Hazreti Hatice’ye durumu arz ediyor.

    O da iman ediyor ve iki kişi oluyorlar.

    Dört kişi olduklarında, kırk kişi olduklarında hala o inkarcılar onları önemsemiyorlardı.

    Ama 23 yıl içinde bir milyon beş yüz bin metrekare toprak üzerindeki insanların gönülleri İslam’a kazanılmış.

    Bin metreküplük bir salonun gece vakti karanlığını bir kibritin alevi sessizce, kavga çıkarmadan,  aydınlığa dönüştürebilir.

    Yirmi gramlık yoğurt, kendinden beş yüz kat fazla olan on kiloluk sütü bir gecede yoğurda dönüştürebilir.

    Ancak, süt bir kazanda, yoğurt bir tasta ayrı dururlarsa hiç bir zaman birbirlerini etkileyemezler.

    Rabbimiz, Fecr süresinde “Fedhuli fi ıbadi/Gir kullarımın arasına” diyor.

    Hiç bir makamı hedeflemeden, hiç bir çıkar peşinde koşmadan, hiç bir kimsenin namusuyla oynamadan, alkış veya aferin beklemeden, yalnız ve yalnız Rabbin rızasına kilitlenerek yola çıkan hiç bir insan bu dünyada da ahirette de başarısız olmamıştır.

    Saffat süresinin 147 inci ayetinde yüz binin üzerinde insana peygamber olarak gönderilen Yunus aleyhisselamdan bahseder Kur’an.

    İman eden olmayınca Rabbinden izinsiz şehri terk eder.

    Rabbimiz onu örnek vererek Sevgili peygamberimize:

    فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَى وَهُوَ مَكْظُومٌ (48)

    48- Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yu­nus) gibi olma. O üz­gün olarak Rabbine dua etmişti.” (Yunus süresi ayet 48)

    Yunus (A.S) Rabbinden izin gelmeden hicret eder. Efendimiz Mekke'den Medine'ye Rabbinden izin geldikten sonra hicret etti. Rabbim Peygamber Efendimizi uyarıyor. "Sakın o balık sahibi gibi olma sabret”

    Sabırla ilgili ilk emirdir bu. Sabır çok önemlidir. Sabredeceğiz, sabırla yürüyeceğiz, hiçbir zaman bir adım geriye adım atmayacağız.

    Bir adam Timur’a, “Sen bu harpleri nasıl kazanıyorsun?” diyor.

    Timur, adamın parmağını kendi ağzına alıyor. Kendi parmağını adamın ağzına veriyor, ikisi de ısırmaya başlıyorlar.

    Adam “aaaaaa!..” diye bağırırken Timur kendi parmağını çekiyor ama adamın parmağını ısırmaya devam ediyor. Sonra adama: “bak aaaa diye bağırman sana fayda vermez. Karşındakine fayda verir. Sen sabretseydin ben aaa diye bağıracaktım” diyor.

    Adamla saldırgan köpek karşı karşıya geldiğinde ikisi de korkar.

    Adam kaçarsa köpek kovalayacak, köpek kaçarsa adam kovalayacak.

    Kaçmadan, kazandığınız yeri terk etmeden onun beynine girmeye, gönlünü kazanmaya çalışınız.

    Rabbimiz buyurur:

     كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ

    "Nice az topluluklar Allah'ın izniyle çok top­luluklara galip gelmiştir. Allah sab­redenlerle be­raberdir" dediler.” (Bakara süresi ayet 249)