ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    DİLİ KAFİR GÖNLÜ MÜSLÜM


    Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini, Afgan mücahitleri darmadağın etmişti.

    Afganistan’da harbi kaybeden Rusya’ya karşı bütün birlik üyeleri başkaldırmaya başladı ve Rusya dağıldı.

    1878 yılında Afganistan’ı işgal eden Güneş Batmayan İmparatorluğa sahip İngiltere, o işgalden sonra güneş doğmayan adaya sığınmak ve Amerika’dan emirler alarak yaşamını devam ettirmek durumunda kaldı.

    Hatta İngiliz şarkıcılardan birinin klipinde İngiltere başbakanının boynunda bir tasma, tasmanın ucu da Bush’un elinde olarak çekilmişti.

    Afganistan’a dokunan yıkılıyor.

    Şimdi yıkılma sırası Amerika’ya geldi.

    Ne ise konum o değil.

    Rusya birliğinin dağılmasından sonra bu birliğin üyelerinden birinde Üniversitede öğretim üyesi olan bir bey, Türkiye’ye geldiğinde benimle de görüştü ve nasıl İslami hizmetlere başladığını anlattı:

    Bir gün Türkiye’den o ülkeye Kur’an hizmeti götüren zat, bu öğretim üyesini ziyaret eder ve “Seni ders verirken dinledim. Senin dilin kafir, gönlün Müslüman.

    Sen, 1952 yılında İslam’ın aleyhine yazdığın o broşürü isteyerek yazmadın.

    Sana yazdırdılar.

    Sana şöyle bir hizmet teklif ediyorum” der ve onu da hizmetin içine çeker.

    68 kuşağının sözde olduğu günlerdi.

    Ortadoğu Üniversitesinin bahçesinde bankın üzerine uzanmış bir öğrenci kitab okuyor.

    Adamlarıyla beraber oradan geçen lider yürüyüşlü adam “Kaldırın şunu, yatarak Kuran okunmaz” der.

    O günlerde anası Müslüman, babası Müslüman, kendisi Müslüman gençlerimizi komünist yapmışlardı.

    Bunlar da iki kısımdı:

    Önce imanını kaybeden “Ben gâvurum” diyemediği için “Ben komünistim” diyenler vardı.

    İkinci kısımda olanlar, Saf Anadolu çocuklarıydı.

    Müslümanlığı sömüren, ülkenin kaynaklarını kemirenlere karşı direnme gösteren ve bunun adına da Komünizm diyenler vardı.

    Bunlardan bir kısmını sayın Ertuğrul Özkök 23.02.2006 tarihli ve “Maocular en çok ne olur” başlıklı yazısında bir çoğunun isimlerini ve ne yaptıklarını yazıvermiş.

    İsterseniz aynı gün yani 23.02.2006 tarihli Milligazete’deki “SESSİZ YÜRÜYÜŞE DEVAM” başlıklı yazımı bulup ikisini birlikte okursanız aynı olaya iki ayrı bakışı görüverirsiniz.

    Ama Saf Anadolu çocukları ekonomik dengesizliğe olan ısyanlarını o günlerde en iyi Komünistler dile getirdiklerinden Müslümanlıklarından da vazgeçmeden bir yol aradılar ama aradıklarını bulamadılar ve çıkmaz yolun sonundan geri geldiler.

    Fatsa’nın Fikri’si gibi şehre hakim olan terziyle kucaklaşıp bir Cuma günü şehrin eski komünisti ile yeni vaizini camiye götüren o gönüldeki gizli imandı.

    Eski komünistimizin Cuma namazına gitmesi haberi, çevre il ve ilçelerde de çabuk duyulur.

    Bir gün Terzi bana şöyle anlattı: “Sanki ben komünist olmakla Müslümanlıktan çıkmışım gibi Cuma namazına başlamam bir kısım eski tanıdıklar tarafından garip karşılandı ama çoğunluk memnun oldu” demişti.

    Terzinin Cuma namazına gelmesinden başta onun baştan çıkardığı okumuş yazmış insanlar memnun, şehir memnun ve en başta da Namazını kılan, Kur’anını seven değerli eşi memnun.

    Dünkü gazetelerden birinde eski komünistlerden bazılarının ismi verilerek, bunların nasıl İslamcı olduğuna şaşan makale vardı.

    Şaşmaya gerek yok, o durumu bir öğretim üyesi “Dilimiz kafirdi ama gönlümüz Müslüman’dı” sözüyle özetleyiverdi.

    Sözü uzatmaya gerek yok, isterseniz Cem karaca’yı dinleyin buyurun:

    Dervişanız Hak dost deriz

    Dervişanız dervişan

    Allah yar yar

    Bu can emanet bu bedene

    Sonunda sararlar kefene

    Allah yar yar

    Yol bir akıl bir

    Bak da görebil



    Sev korkma sakın

    Rab sana yakın

    Allah yar yar

    Üç var yedi var

    On iki var kırk var

    Altı bin altı yüz altmış altı inen var

    Allah yar yar