EĞİTİMİ KUNDAKLAYANLAR
Kundaklamak deyince aklınıza hemen benzin şişesiyle veya el bombasıyla veya eskiden olduğu gibi bez parçalarını yağlayıp sardıktan sonra ateşleyerek atılıp bir yerin yakılması aklınıza gelebilir ve doğrudur.
Bir de Çocuk kundakta iken deyimimiz, Kundakta giren huy, teneşirde çıkar (ölünce çıkar Atasözümüz vardır.
Bir yeri kundaklayarak tahrip eden insanın sayısı bellidir ve her yerde bu yapılan kundakçılık suçtur.
Ancak çocuğu kundaklayan aile sayısızdır ve yaptıkları kundaklama işi suç sayılmadığı gibi kundaklamayanlar ayıplanırlar.
Çocuk doğduğu günden itibaren yürüyünceye kadar doktorların yasaklamasına rağmen yatarken elleri, ayakları bağlanır.
Trafik kazası geçirmiş ve her tarafı alçıya alınmış adam gibi sert bezlerle sarılır ve bükülmesi mümkin olmaz.
Kundaklandıktan sonra beşiğe bağlanan çocuk büyünce de kodlanır ve maaşa bağlanır.
Halbuki anne veya babayı bir saatliğine öyle bağlasanız çatlamaya başlar.
Dilsiz yavru, derdini ancak mahzun bakışlarla anlatmaya çalışır ama kimse onu anlamaya çalışmaz.
İşte bir neslin aynı kalıba dökülmesi, kundaklama işiyle başlar.
Sonra çocuğun dili dönmeye başlayınca baba veya annenin veya her ikisinin kabulleri ona ezberletilmeye başlanır.
Doktorların Yapmayın demesine rağmen yürümeye başlamadan önce yürütme aleti ya yapılır veya satın alınır ve nasıl yürüyeceği bile zamanından önce öğretilerek organları bozulur.
Büyüyünce köşeyi çabuk dönenler derhal yeni yeme, içme, giyme, oturup kalkma eğitiminden geçerek yeni kalıplamalara kendilerini teslim erler.
Rabbimiz, sevgili peygamberimize ve onun şahsında bize: Sana ilim (Kuran) geldikten sonra eğer onların hevalarına (şahsi ölçülerine, kalıplarına) uyarsan sende zalim olursun buyuruyor. (Bakara süresi ayet 145)
Cısssslatma Eğitimi:
Çocuk çevresini gözüyle görmeye başladıktan sonra neye dokunup neye dokunmayacağına aile karar verir ve dokunulmazlara doğru el uzattığında Cıssss komutuyla çocuk elini geri çeker.
İşte o Cıss eğitiminden herkes geçtiği için sağcılarla solcular birçok konuda aynı tavrı sergilerler.
Mesela, Anayasanın değişmesi konusunda herkes birleşiyor.
12 Eylül 1980 darbecilerinin aleyhinde herkes konuşuyor ve yazıyor ama onların yaptığı Anayasanın dördüncü maddesinin değiştirilmesi fikrini iki taraf da akıllarından bile geçirmemeye çalışıyorlar.
İlk üç maddeyi savunabilirler ama dördüncü maddeyi kaldırdıktan sonra savunsalar daha iyi ederler.
Cıssslamadan geçmiş insanlar bu tür baskıları içselleştirdikleri için, kendileri de kundaklandıkları gibi kundakladıkları için Cısss eğitimini devam ettirirlerken Hangi ülkenin Anayasasında
..maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Maddesi var diyerek gurur duyuyor olabilirler.
Uluslar arası sorunlarda, çözüm de sorun çıkaran tarafından getirildiği için Hükümetle muhalefet arasında tartışma olmadığı gibi iki tarafın yandaş yazarları tarafında da tartışma olmaz.
Siyasiler arasındaki tartışma, Cısslatma sınıfının başkanlık seçiminde olur.
Hükümet de muhalefet de bu konuda hiçbir şey söylemediği gibi özgürlük şövalyesi yazarlarımız da hiç dokunmuyorlar.
EĞİTİMİ KUNDAKLAYANLAR
Zalim, zorba, baskıcı kelimelerini duyduğumuzda aklımıza ilk gelen şey, bizim istemediğimizi bize yutturan ve alışkanlık haline getirdikten sonra o istenmeyeni diğerlerine de dayatan adam haline getiren Cısss eğitimi olmalıdır.
Kar, tipi, don, hastalık gibi nedenlerle okullar tatil edildiğinde ilköğretimden Üniversiteye kadar yirmi milyona yakın öğrenci Heeeeeey diyerek sevinç çığlığı atıyor ve o tatil günlerinde herhangi bir konuda severek öğrenmeye gittiği hocasının yanına gidiyorsa, dayatma eğitimde binlerce sorun var demektir.
Kaba kuvvetle iş görenler, zamanla yok olup giderler ama eğitim yoluyla zorba yapılanlar bu yaptıkları zorbalığa bir de demokrasi ve özgürlük elbisesi giydirdikleri vakit sağ-sol herkes onun yolunda ölmeye hazır şövalye oluverir.
Ali kıran baş kesen zorbaların zoru nede zorbalık yaparlar? Diye bir soru sorulsa akıllarından zoru olanların cahillik eğitiminden geçirilerek yaratılışta verilen fıtratın değiştirilerek cahilleştirilmesi diye cevap verilebilir.
Hiçbir baskıcı zorba, mantıksız değildir.
Mantığı olmayan baskıcı olamaz.
Hıristiyan veya Müslüman çocukların kanını akıtmak için İğneli fıçıyı icad eden, bir eli kan, öbür eli katran olan Yahudinin aklı, akrep kuyruğu kadar kıvrak olmalı ki o aleti yapabilsin.
Yaptıklarını kanun kalıplarına dökmeli ki, kendisi unutmadığı gibi gelecek nesillerde de devam etsin.
Bütün bu yaptıklarıyla da gurur duyarlar.
Halkı tımarhanedeki hasta gibi görürler.
Beton da olsa yatacak yer vermenin mutluluğunu yaşarlar.
Zincire vurduklarını Güvenlik altında tutuyoruz. Onun güvenliği için nöbetçi görevlendiriyoruz. Şu kadar para harcıyoruz. Gardiyanını seçme özgürlüğü veriyoruz diye hizmetlerini sayar dökerler.
Deliye gömlek biçer gibi halkın kıyafetini belirlerler. Bülbül gibi şakıyanları susturup karga gibi ötmeye zorlar. Düşünceyi, kıyafeti, sanatı onlar belirlerler.
Zora dağlar dayanmaz demişler ve kaba kuvvetin neler yapabileceğini ifade etmişler ama Zorla güzellik olmaz. Diyerek zorbalığın devam edemeyeceğini anlatmışlar.
Büyük balık küçük balığı utar diyerek haksız da olsa kaba kuvvete hak verip boyun eğenler bilmezler ki denizler büyük balıklarla değil küçük balıklarla doludur.
Bir günde tonlarca balık yutan balinaların nesli tükenmesin diye insanlar özel gayret gösteriyorlar.
Bal arısını yiyerek geçinen zanburu tanıyanınız pek azdır. Ama bal arıları dağları taşları ve çiçekleri tutmuş. Milyarlarcası sizlere bal vermek için çalışıyor.
Bir kurt, bin kuzuyu korkutup kaçırabilir ama dağ taş koyun ve kuzuyla dolu.
Zorbalığın sembolü olan katil Şaron, her gün İsrail hastahanelerinde doğan İsrailli çocuk sayısından fazla Filistinli çocuk öldürüyor ama yirmi beş yıl sonra İsraili koruyacak insana sahip olamayacağını anladığından Beni İsrailden olmayan Yahudilerin de Beni İsrail sayılması için Hahamlarına teklif götürüyor.
Diş geçirenler yaralarlar.
Yaraları saranlarla yürür insanlık
Rabbimiz bizi, maddi pisliklerden koruduğu gibi manevi pisliklerden de korumuştur.
Maddi pislikleri yıkamamızı emrederken manevi pisliklerden de uzak durmamızı ve o pisliği gidermemizi emreder.
Hele hele sırf pislik olan zalimlere gönülden dahi meyledilmemesini ister.
Zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş do¬kunur. Sizin Allahtan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım olunmazsınız. (Hud süresi ayet 113)
Rabbimiz, Kafirler, zalimlerin ta kendisidirler buyurmuş (Bakara süresi ayet 254)
Ayetin anlamı için dilediğiniz Meale bakınız.
Zalimlerin dostu da yoktur, yardımcısı da yoktur. (Şura 8) buyurarak bu gerçeği bize bildirir ki, zalimin yanında yer almayalım ve gücümüz yettiği oranda dünyanın öbür ucunda bile olsa zalime karşı dikilelim.
Yalnız içimizden lanet okumak yetmez. Elektriğimizi kesen biri için sabahlara kadar Elektriği keseni Allah kahretsin duası okusak elektriğimiz yanmaz.
Kalkıp birisinin şartele basması gerekir.
Bakınız bu konuda Rabbimiz bize ne diyor:
Size ne oluyor ki; Allah yolunda "Ey Rabbimiz, ahalisi zalim olan şu ülkeden bizi çıkar. Bize tarafından bir dost gönder ve bize tarafından bir yardımcı gönder" diyen zayıf bırakılmış erkekler, kadınlar ve çocuklar uğ¬runda çarpışmıyorsunuz? (Nisa 75
Sevgili peygamberimiz buyurur: Kim, zalime yardım ederse Allah o zalimi ona musallat eder.Acluni, Keşf-ül Hafa 2/227 da hadisin manasının sahih olduğunu söyler ve Enam süresi ayet 129- İşte böyle yapmaları sebebi ile, zalimlerin bir kısmını diğerinin üzerine musal¬lat ederiz. Ayetini tefsir eder.
|
|
|