ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    ECELİ GELEN MİLLETLER


     

    ECELİ GELEN MİLLETLER

    Kureyş süresinde Rabbimiz, insanların kalbi ile midesinin açlığına dikkat çekiyor.

    Her ikisinin de açlığının uzaması kişinin azmasına ve etrafa saldırmasına sebep olur.

    Onun içindir ki kişilerin aç kalmaması için yöneticilerin velayet görevine dikkat çeker dinimiz.

    Hazreti Ömer döneminde açlıktan deve çalıp çocuklarını doyuran adama Hazreti Ömer Had Cezasını uygulamamış ve onu çalıştırdığı halde ücretini ödemeyene deveyi tazmin ettirmiştir.

    Midenin açlığının açtığı toplumsal yaralar, kalbin açlığından kaynaklanan yaraların yanında binde bir bile olamaz.

    Hitler’in öldürdüğü milyonlarca insanın arkasında inkarcılığın etkisi vardır.

    İsrail’in katliamlarının arkasında aynı inkar vardır.

    Ortadoğu’da akan kan, inkarın gönülde açtığı yaranın eseridir.

    Tarihte Nuh kavminin, Ad, Semud, Lut kavimlerinin ve Fravun ve ordusunun helaki kalbin açlığından kaynaklanmaktadır.

    İsa aleyhisselama iman etmiş gibi görünerek Havarilerin arasına giren münafıklar, İsa aleyhisselamdan gökten gelen bir sofra getirirsen sana olan imanımız tam olur anlamında şöyle derler:

    قَالُوا نُرِيدُ أَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا وَنَعْلَمَ أَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِدِينَ

    "Kalplerimizin kanaat getirmesini, Senin bize doğru söyledi­ğini bil­mek, ve onu (Sofrayı) görenler­den olmak için (gökten inen sofra­dan) yemek istiyo­ruz" dediler.” (Maide süresi ayet 113)

    Mekkelilerin de sevgili peygamberimizden istedikleri hep dünyevi imkanlardı.

    Kara bulutlar, güneşin önünü kapatınca köpekler, “Kemik yağacak” derlermiş, Çiftçi de “Yağmur yağacak” dermiş.

    Dervişin fikri ne ise zikri de o olurmuş.

    Yüz yıllık ifsat çalışmasıyla İslam aleminde Müslümanları hem mide açlığına, hem kalp açlığına mahkum edenler, şimdilerde yaptıklarının cezasını çekmeye başladılar.

    Kaybedecek bir şeyi olmayanın karşısında duracak hiçbir güç yoktur.

    Sömürgeci ülkelerin iki yönlü açlığa yönelik çalışmaları esnasında kendileri camdan evlerde, kuş tüyü yataklarda, organik etlerle beslenirken dünyayı put haline getirdiklerinden, denizde batarken altınlarını beline bağlayan adam gibi kendisini de batırma işlemini kusursuz olarak yerine getirirken malını çaldığı, midesini aç bıraktığı, İslami bilgilerden uzak tuttuğu, “Kur’anı kapatın, kadını açın” dediği insanları kapısının önünde görünce ne yapacağını bilemedi ve şaşkınlıkla “Bunları sizin evin önünde tutalım” teklifini öne sürmeye başladı.

    Rabbimiz, milletlerin de bir eceli olduğunu haber verir:

    وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُون)

    “Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli gelince bir saat gecikmez, öne de geçmez.” (A’raf süresi ayet 34)

    Ama biz, eli kanlı Vahşi’lerin bile son nefesinde Kelime-i Şehadet getirmelerini ister, Rabbimizden hidayet vermesini dileriz.