ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    EDEP VE EDEPSİZLER


    EDEP VE EDEPSİZLER
    12/04/2018
    Rabbimiz, “Rahman suresinin başında güneş ve ayın hesapla hareket ettiğini, gökyüzünün bir ölçü üzerine kaldırıldığını, bizim de ölçülü hareket etmemiz gerektiğini haber verir. (Rahman 5-9)
    Gece gündüzün önüne geçmediği gibi gündüzde gecenin önüne geçmiyor.
    Tabiatta her şey Rabbimin koyduğu tabiat kanunlarına uyuyor ve denge korunuyor.
    İnsanın müdahalesiyle tabiatın ölçüsü bozuluyor, dengeyi kaybediyor.
    İnsanların birbiriyle ilişkilerini, hayvanlarla olan ilişkilerini, tabiatla olan münasebetlerini Allah’a olan kulluklarını ayarlayan terazi de Edeptir.
    Şiirde ölçü, musikide nota ne ise insani ilişkilerde de “Edep” odur.
    Ve bu edep ölçüsünü de yaratanımız koymuş ve sevgili peygamberimiz de hayatının her safhasını Kur’an’a uygun hale getirerek bize önder ve örnek olmuştur.
    Edepsiz, yalnız kendisine zarar vermez.
    Edepsiz, gücü oranında çevreye de zarar verir.
    Ailesine, köyüne, mahallesine, şehrine, ülkesine, bütün dünyaya zarar verebilir
    Rabbimiz Enfal suresinin 25 inci ayetinde: “Öyle bir fitneden sakının ki o fitne içinizden yalnız zalimlere isabet etmez. İyi bilin ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir” buyurmuş.
    “Ev benim değil mi? Dilediğim gibi yakarım” deyip te evini ateşe veren, mahalleyi yakmış olur.
    Ağaçtan bir yaprak koparsanız bütün yapraklar ürperir.
    Haya/utanma denilen his, Rabbimiz tarafından her insana doğuştan verilir.
    Edepsizler, her nesil için yeniden yorulmaları gerekir.
    Bir nesli bozarlar, yeni nesil yine edepli olarak geldiğinden edepsizler, sil baştan yeniden bozma hareketine girerler.
    Eğer Rabbimizin bu lütfu olmasaydı, insanlar doğuştan haya/utanma hissiyle gelemezlerdi.
    Şimdi yeryüzünde edepli insan kalmadığı gibi edep kelimesi de bilinmez olurdu.
    Doğuştan gelen haya/utanma duygusu zaman içinde örfün ve aldığı eğitimin etkisiyle iyi veya kötü yönde değişime uğrar.
    Kalbimiz, kalıbımız, canımız, tenimiz, gözümüz, kanımız, kulağımız, Rabbimizin tabiata koyduğu kurallara uyduğu oranda sıhhatini koruduğu, uymadığı oranda hastalandığı gibi, doğuştan gelen edebimiz, hayamız da Rabbin edep öğreten Kur’an kanunlarına uyduğu oranda edebi korur, uymadığı oranda edepsizleşir.
    Hıcr suresinin 39 uncu ayetinde şeytan kendi isyanını görüp Hz. Adem gibi tevbe etmesi gerekirken: “Rabbim beni sen azdırdın” diye edepsizlik ettiğini haber verir.
    Hz. Ademin tevbe etmesi, şeytanın çıldırmasına sebep olur.
    Yeri gelince “Taş atana ekmek atarsanız” “sövene dilsiz, dövene elsiz” davranırsanız, taş atanın, sövenin ve dövenin taşını, sövmesini ve dövmesini kendi başına indirmiş olursunuz.
    Yeri gelince de kimseye zarar veremez hale getirirsiniz.
    Kırmızı ışıkta duranlar, durmayıp geçeni çıldırtırlar.
    Tertemiz insanlarla hatıra fotoğrafı çektirenler, eşkıya ile fotoğraf çektirenleri çıldırtırlar.
    Hırsızların hiç sevmediği ve aleyhinde konuştuğu kişiler hırsızlık yapmayan ve ihtiyaç sahiplerine yardım edenlermiş.
    İffetsiz insanlar, iffetlileri yıpratmak için kendilerinde olan kötülükleri iffetlilerin sırtına yüklemeye çalışırlarmış ve iffetliler de bu gerçeği bildiklerinden yine de o iftiracılara acırlar ve ıslahı için dua ederlermiş.
    Biz, havayı, suyu, toprağı kirletenlerin temizlenmesine öncelik vermeliyiz.
    Çünkü kirleten biziz. Biz temiz olursak, her hareketimiz Rabbin hem tabiat kanunlarına hem Kur’an’daki kurallarına uygun olursa dünyamız güzel olur, ahiretimiz de güzel olur.
    Namazlarımızın son oturuşunda “Rabbena, atina fiddünya haneten…/Rabbimiz, dünyamızı güzel eyle, ahiretimizi güzel eyle…duasını Kur’andan öğrenerek okumuyor muyuz? (Bakara süresi ayet 2/201)