ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    EN ÖNCELİKLİ VE BİRİNCİ DERECELİ GÖREVİMİZ


     

    EN ÖNCELİKLİ VE BİRİNCİ DERECELİ GÖREVİMİZ

    05/11/2018/Pazartesi/Milligazete

    Kül yutmaz öğretmenin sınavında kopya çeken hayta öğrenciler, bir başka öğretmenin sınavında kopya çekmeyebiliyorlar.

    Öğrencilerini kendi çocuğu gibi gören, giydiği ayakkabıdan gömleğine kadar izleyen, yardım gerekenleri evinde ziyaret edip sessizce derdine deva olan öğretmenlerin, sınav sorularından sonra, “Ben müdür beyin yanına gidiyorum” diyerek sınıftan çıkarken “Hocam, gidersen kopya çekeriz” diyenlere, “Size ülkeyi teslim edeceğiz. Çekmek isteyen çeksin, yakalamayacağım” der ve hiçbir zaman onun sınavında kopya çekilmez.

    *****

    Ünlü bir kaplıcada tatilini geçiren, çok çalışkan bir imamımız, yıllık iznini kullanırken, köylü kadınların getirdiği mantarların kilosunun fiyatını sorar, kadınlar “Üç lira” derler. Hepsini  satın alan bu arkadaşım, kadınların mantarlarını bir kapta toplar, mantar kabının üstüne “Kilosu üç liradır, kendin tart, parasını kutunun içine at” diye yazar.

    Öğle namazından sonra mantar kabının yanına varır, bir kilo kaybı vardır ve gerisinin parası tamdır. O bir kilo da tartma esnasında kaybolmuştur.

    Yani halka güvenirsen, o da yanlış yapmamaya dikkat ediyor.

    *****

    Devlet başkanı, hukukçularından ceza yasasını yazmalarını istemiş. Onlar da uzun çalışmalar sonunda bin maddelik yasayı devlet başkanına sunmuşlar.

    Devlet başkanı, maddelerin sayısının bin olduğunu görünce ağlamaya başlamış ve “Demek ki, benim ülkemde bin türlü suç işleniyormuş. Bu maddeler yayınlandıktan sonra bölgesel suçlar da yaygınlık kazanacak ve ulusal suçlar olacak” demiş.

    Kur’an-i Kerimde, dünyadaki cezası belirlenen suç sayısı tam beş tanedir: Adam öldürmek, Hırsızlık, zina, iffetli insanlara zina iftirasında bulunmak, İslam dinine harp açanlar, yeryüzünde bozgunculuk yapmak için silahlananların cezaları bildirilmiş.

    *****

    1985 yılında Hacda tanıştığım ve Hac boyunca beraber olduğum dünya güreş şampiyonu rahmetli Turan Kurt’la beraber gezerken para bozan sarrafların meydanda bir masa üzerinde yığılı çeşitli ülke paralarının yığınları arkasındaki sarrafın bir de sandalyesi vardı.

    Ezan okununca, paraların üzerine ince bir bez atıp camiye gidiyorlardı.

    Onların bu durumunu gören Turan, “Vallahi bu paraları Almanya Başbakanı Helmut Kohl görse çalar” deyiverdi.

    Ben daha önceki yazılarımdan birinde, Müslüman olan Amerikalı bayan üsteğmenin Müslüman olmasına sebep, Suudi Arabistan’ın Zahran kentinde görev yaparken sarrafların, Mücevheratçıların sahiplerinin, namaza giderken dükkanın kapısını kapatmadıklarını ancak kapıya bir sandalye koyduklarını görmesi olduğunu anlatmıştım.

    1985 ten bu yana çok şey değişti.

    O emin beldenin insanları, Müslüman ülkelere ırak, Amerika’ya yakın oldular ve şimdilerde konsolosluklarında bile güven kalmadı da Cemil Kaşıkçı öldürüldü, otuz gündür dünya ajanları cenazesini bulamadılar.

    *****

    Dünyanın Müslüman olmayan hiçbir ülkesinde mağazaların vitrininde “Geliniz, 36 ay vadeyle alınız. Çek, senet, kefil istemiyoruz” yazısını göremezsiniz ama ülkemizde hala bu tür alış-veriş geçerlidir.

    Bu türden satış yapanlardan birine “Kaçak ne kadar/alıpda vermeyen ne kadar?” dedim, 25 yıllık satıştan gelmeyen para yüzde beşe ulaşmadığını söyledi.

    Bundan biraz daha fazla cirolu iş yapan birine sordum, kırk yılı geçtiği halde yüzde ona varmadığını söyledi.

    Peki, her gün televizyondan haber olarak gördüğümüz soyguncular, hırsızlar, gaspçılara ne diyeceksin? Denebilir.

    Kendi köy ve mahalleniz en iyi istatistiktir. Orada yüzde kaçı bulur?

    Bir de İçişleri bakanlığının istatistiklerine bakın, onlarda da yüzde biri bulmaz ama 15 milyonluk İstanbul’da meydana gelen birkaç hırsız, köpek ısıran adam haberi gibi öne çıktıkları için çok zannediyoruz.

    Halkımızın hala helal ve haram inancı sağlam duruyor.

    Ekmeğe muhtaçken, bulduğu parayı sahibine götüren adamla, milyarlara sahipken doymayıp bir de hazineyi hortumlayan arasındaki fark, helal kazanç imanıdır.

    Bu hassasiyetimizin baba ocağında, ana kucağında, okullarda güçlendirilmesi en öncelikli, birinci dereceli görevimiz olmalıdır.