ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    EN AZ BİR KİŞİ


    EN AZ BİR KİŞİ

    13/05/2022

    Mahmut Toptaş

    Şu anda İslam aleminin ve de bütün insanlığın en önemli, en vazgeçilmez, en acil ihtiyacı, İslam’ı ana kaynaklarından bilen, bildiğiyle yaşamaya ve yaşatmaya çalışan alimlere ihtiyacı var.

    Hastalansam, Müslüman doktor, Hıristiyan doktor, Yahudi doktor, Budist doktor….tedavi eder beni.

    Sanayide ihtiyacımı param oranında her milletten her dinden insanlar işimi yapıverecek durumda.

    Ekonomi konusunda da durum aynıdır.

    Çünkü maddeye dayalı  ihtiyaçlarımız, kapitalist, komünist ve ikisinin karması olan sistemlerle karşılanmaya çalışılıyor ve ikisinde de zenginle fakir arasındaki uçurum bir türlü kapatılamıyor.

    İster sağcı ol, ister solcu aynı eğitimden geçiyorsun ve sonucu Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Afganistan’da, Irak’ta, Myanmar’da, Ukrayna’da, Suriye’de, Amerika’nın içinde, Çin’in içinde eğitimli insanların bütün dünyanın başını nasıl ağrıttığını görüyoruz.

    Bunların tarihini yazmanın, tahlilini yapmanın, taraflardan birini tutup öbürünü kötülemenin faydası yok.

    Dünyada bu eğitim devam ettiği sürece bu hoşnutsuzluklar devam edecek.

    Onun için herkes kendi bulunduğu yerde Müslümanlıktan bildiği şeyleri hemen bu günden itibaren yaşamaya başlayıversin.

    İmamlarımıza derim, sizin sahip olduğunuz imkana, Türkiye’de hiçbir memur, işçi veya sade vatandaş sahip değildir.

    İlçelerde bir konferans salonu zor bulunurken her imamın anahtarı elinde kocaman bir camisi var.

    Camiler, yalnız beş vakit namaz kıldırma yerleri değildir.

    Sevgili peygamberimizin, Medine-i Münevvere’ deki evinin duvarıyla cami duvarı aynıydı.

    Caminin içinde sözlü ve uygulamalı eğitim yapardı.

    Onun için cemaatten isteyenlere hemen bir ders başlatabilirsiniz.

    İstemeyenleri de ister hale getirmek için çalışma yapabilirsiniz.

    İstanbul’da ve bazı diğer şehirlerde çok başarılı imam ve sade vatandaşlarımızın İmam-Hatip okullarından veya İlahiyat Fakültelerinden öğrenciler seçerek okul dışında bir binada veya camide, düzenli olarak onlara Kur’an, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Arapça dersleri verdirdiklerini biliyorum.

    Şehrinizde bu ilimleri severek verecek emekli insanlar mutlaka vardır.

    İmam-Hatip’te ve İlahiyatta hoca olanlar, ders dışında, yine okulun bir sınıfında veya okul dışında bu dersleri vermeye bu günden itibaren başlayabilirsiniz.

    Bu söylediklerim denenmiştir.

    Ancak bu derslerde birinci şart devamlılıktır.

    İstanbul’da iki ayrı caminin konferans salonunda yirmi üç yıl devam eden Tefsir, Buhari şerhi ve Fıkıhtan Kuduri derslerimde ders başlama saatine bir dakika geç geldiğim olmadığı gibi, ders bitiş saatini bir dakika geçirmemişimdir.

    23 yılda derse gelemediğim bir tek ders olmuştur. O da benden kaynaklanmamış T.H.Y. uçağının beş saat gecikmesi sebep olmuştur ve ben telefonla değerli bir hoca efendiyi derse göndermişimdir.

    “Bu gün keyifsizim, hastam var, hastayım, (Hareket edemeyecek ve konuşamayacak durumlar hariç) müsafirim var…” gibi mazeretler geçersizdir. Müsafiriniz de alıp derse gidersiniz.

    Dersinize bir kişi gelmişse, siz ona salon doluymuş gibi muamele ediniz ve derse bir kişiyle devam ediniz.

    Camisindeki hizmetlerine hayran olduğum bir arkadaşım, 12 Eylül 1980 darbesinde, Necmettin Erbakan merhumun Konya toplantısına katıldığı için Güneydoğuda dağın tepesinde bir köye sürgün edilen hoca efendi bana sordu, “Burada bir vakıf benim istifa edip Konya’da kalmamı ve vakıfta derlser vermemi teklif ediyor, sen ne dersin?”

    “Ben o köye giderdim. Bizden bir şey olmadı. Belki orada bir çocuk senin kıvılcımını bekliyordur ve o daha faydalı olacaktır” dedim ve o gitti neler yaptı neler…

    Şu anda emekli ama, evinin bir odasını dershane yapmış, derslerine devam ediyor..

    Hocanın emeklisi olmaz, rahmetlisi olur.

    İşi hafife almayın.

    Yüz bin resmi hoca, onar kişiyle ilgilense, resmi olmayanlar da yine onar kişiyle ilgileniverse dünyanın gözleri, Türkiye semasından yükselen aydınlığa döner, “Tan yeri ağarıyooooooor, kurtuluş ışığı göründüüüüü” diye bağıran dünya üniversitelerinin kapitalist ve komünist yetiştiren, havada, karada ve denizde en fazla dama öldürme silahı, kimyevi zehirleri, havayı, suyu fırtınayı enerjiyi  sömürme aleti olarak kullanmanın ilmini öğreten kurumların karanlık kapılarının ardında bunalan iyi niyetli profları, strateji uzmanları, gelecek üzerine kafa yoranları, insanları o nura doğru öncülük yapacaklar ve Medine’de Yahudi hahamın ilk öce Müslüman olup Abdullah Bin selam adını alması gibi değişime uğrayacaklardır.

    Haydi, önce kendimizi, sonra en az bir kişiyi