EN DEĞERLİ SERVETİMİZ A
Doğduğumuz gün ilk aldığımız nefes bize hayat sağlarken aynı zamanda ömrümüzden bir nefes de tüketmektedir.
Onun içindir ki Hint kültüründen bize geçen Beydaba masallarında geceyle gündüz, insanın hayat ağacını kemiren iki fareye benzetilmiştir.
Alıp verdiğimiz nefesler de bize hayat verirken hayatımızı da almaya devam ediyorlar.
Bu dünya hayatında en fazla sahip çıkacağımız, korumak için her şeyimizi harcasak değer kabul edeceğimiz en önemli şeyimiz başta aklımızdır.
Ondan sonra gelen ise imanımızdır. Bu ikisini korumak için servetimizin son kuruşuna kadar, kanımızı da son damlasına kadar vermeye hazır olmamız gerekir.
Ten gemisi batmaya başladı. İlk hava almaya başladığı andan itibaren batmaya başladı. Malımız, makamımız, rütbemiz, sevenlerimiz, alkış tutanlarımız kabre kadar gelecekler ve bizi orada amelimizle baş başa bırakıp dönecekler.
Onun için ten gemisi batarken bizi terk etmeyecek imanımıza sıkı sıkıya sarılalım.
Hz.Aliye biri sormuş ve: Ya ahiret yoksa? demiş. Hz. Ali de ona Ya varsa? diye cevap vermiş.
Bunun üzerine adam Müslüman olmuş.
Yine Hz. Alinin bir sözü var Akıllar tam olunca söz kısalır.
Kuran- Kerimde dünya siyasetiyle ilgili epeyce ayet vardır ama imanla ilgili ayetler onlardan daha çoktur.
Nisa süresinin 43üncü ayetinde abdest almaktan, cünüplükten temizlenmekten, su bulunmadığı yerlerde teyemmüm yapmaktan haber verir ve İslâmın her emrinin kolaylık olduğuna dikkat çekilirken Ey iman edenler diye başlar ayet ve arkasından:
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Sapıklığı satın alıyor¬lar ve sizin de yolu sapıtmanızı istiyorlar.
Allah düşmanlarınızı daha iyi bilir. Dost olarak Allah yeter. Yardımcı ola¬rak da yine Allah yeter. (Nisa 44-45)
Ehli kitap, yani Yahudi ve Hıristiyanlar için Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yolu sapıtmanızı istiyorlar. diyor.
Ülkemizde rahatsız olduğumuz pisliklerin tamamı ithal hastalıklardır. Uyuşturucu, fuhuş ticareti, soygun, organ ticareti, krizler, AİDS v.s. bütün pisliklerin gerisinde batılıları görüyoruz.
Onların ve bizim bu pisliklerden kurtuluşumuz mümkin mi? denildiğinde Rabbimiz Nisa süresinde cevap verir:
(47) Ey ehli kitap, bir kısım yüzleri silip arkalarına çevirmeden, veya sebt (cumartesi) halkına lanet ettiğimiz gibi onlara da lanet etmeden, yanınızdaki (kitabı) doğrulamak üzere indirdiğimize (Kur'ân'a) iman ediniz. Allah'ın emri yerine gel¬miştir.
(48) Muhakkak Allah, kendisine ortak koşulmasını afvetmez. Bunun dışındakileri dilerse afveder. Kim, Allah'a ortak koşarsa büyük bir günahla iftira etmiş olur.
İşte benim sımsıkı sarıldığım ayetlerden biri bu ayettir. Rabbimize layık kul olamadık ama Allaha ortak koşmama konusunda gayret göstererek afvedilenler arasına girmeye çalışalım.
Biz bu ayeti günah bataklığında debelenen her Müslümana duyuralım ve ümit ışığını yeniden yakalım.
Müslüman olmayanlara duyuralım ve insanın insanı ilahlaştırmasını engelleyelim.
Hiçbir zaman kendimizi temize çıkarmayalım.
Biz pislikten çıkarken biri batıyor da ona el uzatmıyorsak yine de temiz sayılmayız.
(51) Kitaptan biraz pay verilenleri görmedin mi? Puta ve Allah'a baş kaldıran put adamlara iman ediyorlar ve kâfirler için: "Bunlar iman edenlerden daha doğru yolda" diyorlar.
Bu ayet sanki bu gün inmiş gibi. Elindeki silaha, dolara, teknolojiye bakarak kendini Müslümanların üzerinde gören kafirin rontgen filmi gibi bir ayet.
(52) İşte onlar, Allah'ın kendilerine lanet ettiği kimselerdir. Kime Allah lanet ederse, ona sen yardımcı bulamazsın.
Biz, lanet değil rahmet istiyoruz.
|
|
|