ENDİŞEYE GEREK YOK ÇALI
11 Eylül 2001 de Haçlı seferleri başlamıştır diyen Bushun suratına ayakkabı fırlatıldıktan sonra yerine gelen zenci bir başkan İslam aleminin gönlünü alma girişimlerinde bulunmaktadır.
Beş yıldır İrana saldıracağı tarihi el altından basına duyurarak baskı uygulamaya çalışan İsrail ve Amerika Derenin taşıyla derenin kuşunu vurma mantığıyla hareket etti ve ajanları vasıtasıyla İranın taşıyla İranın başını ezmeye yöneldi ama bütün uzmanlar, siyasi partiler arasında İslami fark olmadığını ve hepsinin İslama sımsıkı sarıldığını ekranlarda anlatmaya devam ediyorlar.
Sosyalist Afganistanda İslam devleti kurmaya yönelen Müslümanları yok etmek için NATOyu kullanan Amerika, o bölgede İslamın daha çok yayılmasına sebep oluverdi.
CHP den daha solda olan bir partinin başına bir İmam-Hatipli geliyor, basının amiral gemisi diye sunulan gazetenin en çok okunan yazarı yine bir İmam-Hatipli oluyor.
Temmuz 2004 de basında çıkan haberlere göre Vatikan papası, Hıristiyanlığın yayılmasından vazgeçip bir milyar dolar ayırarak İslamın önünü kesme çalışmasına girdiği yazılmıştı.
Dünya tarihinde hiçbir silah, kan silahıyla başa çıkamamış. Damarımızda kan, göğsümüzde iman oldukça ne papanın dolarları, ne de Batının silahları, hiçbir güç bu İslâm yolundan bizi alıkoyamaz.
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz.
Tevbe suresinde : Deki: Bize ancak Allahın yazdığı isabet eder. O bizim Mevlamızdır. Müminler ancak Allaha tevekkül etsinler. Deki: siz, bizim hakkımızda iki güzellikten birinden başkasını gözetleyemezsiniz..... (Tevbe 51-52)
Mekkede sevgili peygamberimize ve ashabına her türlü baskı ve işkence uygulanmaya başlayınca, müminler arasında kenetlenme, çelikleşme başlarken, müşrikler arasında çözülme başlar.
Bu kadarıda fazla. Bu bizim yaptığımız insanlığa sığmaz deyip o günün parlâmentosu olan Dar-ün Nedve de şiddetli tartışmalarla beraber çözülme başlar.
Hocası bir alp ereni, Hıristiyan ülkesine gönderirken:
-Dinlemezlerse ne yaparsın?
-Sövmediklerine şükrederim
-Ya söverlerse?
-Dövmediklerine şükrederim.
-Ya döverlerse?
-Hapsetmedikleirne şükrederim.
-Ya hapsederlerse ?
-Öldürmediklerine şükrederim.
-Ya öldürürlerse?
-Can kuşumu ten kafesinden uçuruverdiklerine şükrederim.
-Yürü yavrum, seni durduracak güç yeryüzünde yok ve olmayacakta demiş.
Rabbimiz buyurur:
Onlar, size ezadan başka zarar veremeye¬cekler. Eğer si¬zinle harp eder¬lerse, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım edilmez. (Âl-i Imran 111)
Moğolların taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadığı bir dönemde değerli bir ilim adamına hakim ceza olarak tek kişilik hücrede hapis cezası verince ilim adamı sevinmiş.
Hakim:
Hayrola niye seviniyorsun? Diye sormuş.
İlim adamı:
Bugüne kadar ilim okumaktan ve okutmaktan nafile ibadetlere zaman ayıramamıştım. Şimdi hücrede bu ibadetleri yaparım.
Hakim:-hayır sana sürgün cezası veriyorum, demiş.
İlim adamı: Bu şehirden başka şehir görmemiştim iyi olur. Başka şehirler de görürüm.
Hakim -idamına karar verince adam daha çok sevinmiş ve Mü'minin arzusu şehit olmaktır, deyince hakim serbest bırakın demiş.
İlim adamı:
Bizim hapsimiz halvet, sürgünümüz seyahat, katlimiz şehadet. Biz cennetimizi göğsümüzde taşırız. Biz nereye gidersek cennetimizle gideriz, demiş.
İsterseniz şu ayetlerin tefsirini Şifa Tefsiri nden bir okuyuverin:
Tevbe 32- Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek ister¬ler. Kâfirler hoşlanmasa¬lar da, Allah nurunu ta¬mamlayacaktır.
Saf süresi 8- Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Allah ise, kâ¬firler hoşlanmasa da nurunu tamamlayacaktır.
Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük dokunsa onunla neşelenirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hilesi hiçbir şeyle size zarar ve¬remez. Şüphesiz Allah yaptıklarını kuşatmıştır. (Al-i Imran 120)
Maide 105- Ey iman edenler, size gereken kendinizi (ve toplumunuzu) düzelt¬mektir. Siz doğru yolda olduğu¬nuz zaman sapıtanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber vere¬cektir.
Bu günlerde bu ülkede dinini, vatanını, milletini seven herkes, sağcısıyla, solcusuyla, zenginiyle fakiriyle, velisiyle, delisiyle, yazarıyla, gezeriyle, yayıncısıyla, okuyucusuyla, işçisiyle, aşçısıyla, amiriyle, memuruyla, hocasıyla, generaliyle, eriyle, rektörüyle, öğrencisiyle bize aittir.
Binanın tuğlalarından çatlayanlar olabilir. Çatlak vaaaaar diye bağıran tuğla, çatlayan tuğlaya yardım etmezse bağıranda düşer. Her tuğla dört tuğlaya tutunurken aynı zamanda onları da tutar.
Öyle ise Çatlaak vaaar diye bağırmak yerine çatlak yer tamir edilmeli, sıvanmalı ve boyanmalı. Hatalar kişinin kulağına fısıldanmalı, basın yayın kuruluşlarıyla açıklanarak aşağılanmamalı.
Hiçbir insanı kendimize benzetemeyiz. Bu mümkün değil. İstenmiyor da. Parmak çizgilerimiz yüzlerimiz, sözlerimiz, özlerimiz, karakterlerimiz, ayrı, ayrı. Ama bu ayrı malzemeler İslam adı altında birleşirler.
Caminin kubbesini taşıyan dört direk gibi ayrı dursak da aynı kubbeye omuz veririz.
Sazın telleri gibi ayrı dursak da aynı güfteyi söyleriz.
Ve biz, devamlı şu duayı okumalıyız:
Rabbim, iman edenlere karşı gönlümüzde hiçbir kin bırakma. Şüphesiz sen şefkatlisin merhametlisin. deriz. (Haşr süresi ayet 10)
|
|
|