ENTELLERİMİZ VE İSLAM
Bir kurban bayramı daha yeniden bereketiyle beraber gelmek üzere bizden ayrıldı.
Belki ayrılmadı ve bütün günleriniz işte böyle olsun dedi de gitti.
Kurban bayramı gelmeden bereketi üzerimize geldi.
Yağmur yağmadan yağmur yüklü bulutların gelmesi, yağmur kokulu rüzgarların esmesi gibi bayram gelmeden bayramlık elbiseler, ayakkabılar, tatlılar, şekerler evlerimizi doldurdu.
Telefonumuzdaki mesajlar bölümü dostların sevgi ve saygılarıyla doldu.
Kaç yıldır görüşmediğimiz dostların sevgi rüzgarları Bad-ı saba gibi esti mesajlarda telefonlarda.
İslam Gelirse Ne Olur? sorusuna bayram cevap verdi.
Ülkemizde hala fakirlik sorunu var ve siyasilerle ekonomi profesörleri buna bir türlü çare bulamamaktalar.
İşsizin sayısını azaltıyoruz diyorlar ama işçiye verilen ücret açlık sınırının altında.
Asgari ücretle çalışan bir delikanlı babasının evinde kalmazsa aldığı para ev kirasına yetmiyor.
Ve bu adam işsiz sayılmıyor.
Bu adam, üç yüz altmış iki gün evine et götüremez.
İşte bu bayramda evine et geldi.
İslamın bir tek emri gelince bakın neler oluyor..
Evler temizleniyor. Elbiseler temizleniyor.
Sokaklar tertemiz oluyor.
Besicilerin yüzü gülüyor.
Kamyoncular, kurbanlık hayvanları şehir pazarlarına taşıyor.
Petrolcülerin satışında artış oluyor.
Yem ve saman üretenlerin malı değerleniyor.
Bursanın bıçakçılar çarşısında para hareketi başlıyor.
Baloncular, Lunaparkçılar, Çikolatacılar, şekerciler seviniyor.
Herkesin ağzına şeker girdiğinden ağızlarda şeker gibi sözler dolaşıyor.
Televizyonlarda bazı ekonomi Profesörleri kriz günlerinde Bu gün yastık altındaki Dolarlarınızdan yüz doları bozdurunuz gibi sözler ediyorlar.
Yani kriz günlerinde herkes yüz lira harcasa ekonomik hareketlenme olur diyorlar.
Diyorlar ama bu teklife hiç uyan olmuyor.
Fakat İslamın bir tek emri daha gelmeden önce bütün halkta bir hareketlenme başlıyor.
İslamı kendin yaşa, engel olan mı var dedi böyyük siyasimizin biri bir zamanlar.
Mahallenin her tarafını bulaşıcı hastalık sarmışsa evlerden birinin sahibinin hijyen uzmanı olması veya mikrop doktoru olması ona fayda vermez, hastalık onun evine de girecek demektir.
Ülkemizde evinden dışarı çıkmadan, gözü günaha girmeden, kulağı gıybet dinlemeden, boğazından haram geçmeden, dilinden yalan çıkmadan yaşayan insanımız az da olsa vardır.
Ama onun bu davranışı kendi evi içinde bile etkili değildir.
Çünkü ailenin fertleri her gün okula, işyerine gidip gelmekte ve eve mikrop taşımaktalar.
İslam, millet olarak yaşanırsa etkisini gösterir.
İşte Kurban bayramında etkisini gösterdi.
Cumhurbaşkanlığı köşkünde de pişen kurban eti, köprü altı çocuğuna da düştü.
Allahın kıstasına/Ölçülerine göre hareket edilince Hakkarideki Vali, Komutan kurban keserken, PKK yı destekleyen vatandaş da kurban kesiyor ve üç günlüğüne kan akması duruyor.
Avrupa kriterlerine göre hareket eden iki tarafta birbirlerine bayram sonrasında kurşun sıkmaya devam ediyor.
Hatta Başbakan, bayram öncesi Avrupa Birliğinin en güçlü üyesi Almanya Başbakanına Terörü desteklemekten vazgeçin mesajı verdi.
Bayramın arkasından terörü destekleyenlerin kriterlerine uymaya devam ediyoruz, Allahın kriterlerinden bahseden siyasilerin ağzını kapatmaya devam ediyoruz.
Bir kısım entelimiz, terör evimi yaksın ama beni adam edecek İslam gelmesin,
Park halindeki arabamı kundaklasınlar ama yeter ki İslam gelmesin,
Okuldaki oğlumun kanlı cesedini göreyim ama İslamın geldiğini görmeyeyim,
Yüz Milyarlarca doları terör için harcayalım, geri kalanları hortumlarla bir avuç Beyaz Türke verelim ama huzur veren İslamı evlerimize, sokaklarımıza sokmayalım telaşına düşürmüşler.
Bize düşen görev, kötülüklere ağıt yakmadan, kötülere methiye düzenlemeden, İslamın bütün emir ve yasaklarını günlük hayatımıza yansıtmak ve ülkenin her tarafında hatta dünyanın her tarafında Nur Borsası açmaktır.
|
|
|