GÖÇ NEDEN BATIYA?
Çok satan iki gazeteden birinin manşetinden elli
yaşlarında, İstanbul doğumlu, iki kadının Hıristiyan olduğu birinci ve en
önemli haber olarak verilmişti.
Harp halinde olan ikinci gazete o haberin peşine düşmüş,
o kadınları Eminönü ilçesine bağlı Gedikpaşada bulmuş, fotoğraflarını almış ve
Hıristiyan bir ailede doğduklarını, elli yıldır Hıristiyan olarak yaşadıklarını
yine birinci sayfadan aynı puntolarla vererek savaşını kızıştırmıştı.
Hatta o harp esnasında Gazetecilikle ilgili bir
Fakültenin Dekanı, çok satan gazetenin yetkili birine Sizinle savaşan
gazetenin kurtuluş savaşında Yunanlıların İzmiri işgal ettiği gün, İzmirde çıkardığı
gazetenin manşetini koyuverin dediğinde o yetkili, O manşet elimizin altında
ama yayınlamıyorlar. Bunlar inkarcılıkta birlikteler, eylemde ayrılar demişti.
1988 veya 89 yılında yine çok satan bir gazete Almanyada
üç bin Türk Hıristiyanlığa geçti haberini verdiğinde Almanyada yaşayan eski
Milli güreşçilerimizden, aynı zamanda değerli hocalarımızdan Muzaffer Can
hocaya bu haberin aslını sormuştum.
Muzaffer Can hoca o günlerde kendi kurduğu İslami
ilimler Akademisini yönetiyordu.
Hocanın bana verdiği cevap: Almanyaya Turist gelip İşçi
olma yolu kapandı. Bir açık kapı var, birkaç eyalette çok saygın papazlar var.
Onlar, belediyeye buna oturma verin dediğinde isteği geri çevrilmez.
Bundan bizim bir kısım uyanık turistlerimiz yararlandı.
Kiliseden çıkarken Şehadet kelimesini söyleyerek çıktılar.
Hatta biri Ben bu
dinin esaslarını da öğrenmek istiyorum dedi, papazlık okuluna alındı, küçük
bir kasabaya Katolik papazı oldu.
Oradaki rahibelerden birini Müslüman yaptı onunla evlendi
ve kendi işini kurdu.
Bir de Türkiye vatandaşı olan Rum, Ermeni ve Süryanilerin
sayıyı artırmak için yeniden Hıristiyan olmaları vardır ki en fazla rakamı
tutan da bunlardır.
İnsanlar, haber yaparken de, yazı yazarken de aslında
kendini de yazar.
Bakan bey, Ankarada pahalı bir ev almış haberini
yazarken, evin fotoğrafını verirken Kesin çalmıştır diye yorum yapanla, Birikimini
değerlendirmiştir, babası alıvermiştir diyenler aslında kendi fotoğraflarını
yayınlarlar.
Olmasını istediklerini haber yaparlar.
Kocaları Suriyede ölen binlerce kadın, kucaklarında
çocuklarıyla aç ve bi ilaç Avrupa kapılarına sığındılar haberine torum yapan
yazarlarımızdan bir kısmı Namuslarını satarak karın doyurdular derken bir
diğeri kiliselere koşarak Hıristiyan oldular diyerek haber yapıyor.
İkisi de kendisinin başına geldiğinde ilk yapacağı şeyi
haber veriyor aslında.
Özal döneminde Kuzey Iraktan Türkiyeye sığınan
Müslümanlardan birinin bir sene Türkiyede kaldıktan sonra Kanadaya gittiğini,
altı ay sonra oradaki Türk, Arap, Kürt ne kadar Müslüman varsa onları organize
edip altı tane küçük ev camiler açtığını o günlerde ben bir makalemde yazmıştım.
Biz, batı deyince yalnız siyasilerin çatık kaşlarını,
silahlı ellerini, kanlı ağızlarını görüyoruz.
Mazlum ve mağdura kucak açacak nice Hıristiyan Necaşiler
var oralarda.
Neden sığınmacılar, Mekkeye değil de batıya giderler? Sorusu
vardır.
Emeviler, neden Kuzey Afrikadan İspanyaya geçti?
Tarık bin Ziyad, neden Güney Afrikaya gitmedi?
Alpaslan neden Çin tarafına değil de Malazgirtten Anadoluya
geçti.
Osmanlı, neden İstanbuldan, Sofyadan Viyanaya kadar
gitti?
Buhari, Müslim ve diğer hadis kitaplarımızda hep Benül-Asfar
yani sarı ırktan bahseder.
Sığınmacılar, Mekkeye gitmezler, orası zaten onun günde
beş defa yüzünü döndüğü yerdir.
Mekke civarında çıkan petrolün paraları Mekkedeki
kasalarda değil, başta Amerika olmak üzere batılı bankalarda olduğundan batı.
Avrupa ise, Amerikaya atlama taşıdır.