GÖLGELERDEN ALDIĞIM DER
Susuzluktan dudakları çatlamış toprakların yağmur bekleyişi gibi,
Çöle atılmış süngerin suya hasreti gibi,
Sahile vurmuş balığın çırpınışı gibi trilyonlarca hücremiz öğleden sonra yanıp tutuşuyor.
İnsan, daha önce göremediği güzellikleri görmeye mi başlıyor yoksa hayal mi ediyor?
Su dolu sürahinin bu kadar güzel durduğunu ben hiç farkına varmamışım.
Bardağın dibinde kalan suyun bu kadar parlak olduğunu görmemişim.
Akşam iftar vaktinde orta soğukluktaki suyu, bütün damarların savağı olan mideye Besmeleyle indirirken, bardağın dibindeki bir damla suyu bile içerken anladım ben suyun israf edilmemesi gerektiğini.
Rabbimiz, cennetliklerin halini tasvir ederken yiyecek, içecek, giyecek ve oturacakları yerlerin yanında Ve zıllin memdud/Uzamış gölgeler den bahseder. (Vakıa süresi ayet 30)
Başka zamanlarda okurken bu ayetin etkisi başka, oruçlu iken okuduğumda etkisi daha bir başka oluyor.
Hani katarak ameliyatı olanların gözündeki perdeyi alırmış doktorlar ya işte oruç da bizim yediklerimizin içtiklerimizin bizde bıraktığı perdeleri oruç ateşiyle yakıyoruz gibi.
Daha önceleri farkına varmadığımız gölgelerin farkına varıyoruz.
Ressamın çizdiği gölgeler hep dururlar, güneşin çizdiği gölgeler canlıdırlar.
Orucun verdiği hararetten korunmak için sığındığımız gölge hemen onun sınırına girdiğiniz anda size serinlik sevk etmeye başlar.
Gölgedeki ağacın yaprakları kulaklarınıza en güzel nağmeleri sunarken yaprakların çıkardığı hava hareketi size hoş geldin der gibi okşamaya başlar.
Gölgeyle güneş ışığının kesiştiği yer, serinlikle sıcağın sınırlarıdırlar.
İkisi de kendisine verilen görevi yerine getirirler.
Gölgede serinlik oynaşırken güneşte sıcak kaynıyor.
Sevgili peygamberimiz, güneşle gölge arasında oturmayı yasaklamış. (İbn-i Mace, Sünen, K. Edeb hadis no 3712)
Yani yarı tarafınızda serinlik yarı tarafınızda sıcaklık olmasın.
Vücudunuzun sıhhati için ya her tarafınız sıcak veya serin olsun.
Gölgeler kırk derece ateşte kavrulan hastanın alnına annesinin suya batırılmış bez koyması gibi.
Şairin İçerim yanıyor dışarım serin dediği gibi bir şey.
Beni en fazla teselli eden, gönlüme serinlik veren Cehennem ateşi daha da sıcak ayetidir. (Tevbe süresi ayet 81)
Suya hasret ağaçların kendisi yanmış.
Yaprakları boyun bükmüş Yağdır Mevlam su diye yalvarırken gölgesine sığınana serinlik vermeye devam ediyor.
Ben yandım eller yanmasın derken bize de ders veriyor.
İçimiz yanarken dışımızı serin tutmaya, sayemize sığınanlar kim olursa olsun ona serinlik vermeye, derdimize deva olmayacaklara derdimizi açmamaya dikkat edelim.
|
|
|