ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    GÜL’ÜMÜZ VE YILDIZ’IMIZ


    GÜL’ÜMÜZ VE YILDIZ’IMIZ

    Çalışma Bakanlığı Müfettişi değerli bir arkadaşım yanıma geldi ve “Boş musun?” dedi.

    “Müsaidim” deyince “Filan fabrikayı önceden denetledim, eksiğini söyledim, “Eksiği tamamladık” dediler, görmek için gideceğim. Fazla işim yok. İstersen fabrikayı bir gezer görürsün” dedi ve gittik.

    Önce eksiğin tamamlandığını gördü ve “Tamamdır” dedi. Sonra fabrikayı gezdirdiler. Türkiye’nin ilk yüzüne giren patron da fabrikadaymış ve onu da görmek için bürosuna gittik.

    Kapıda güler yüzle karşıladı. Bürosuna girince ben oturacağım koltuğu gözüme kestirdim ve oraya doğru yürüdüm.

    Patron beni tanımadığı halde köse sakalıma hürmeten mi nedendir beni öbür koltuğa doğru çekti ve oraya oturmamı sağladı.

    Karşıma da müfettiş oturttu.

    Ben sohbet esnasında hep neden buraya oturtulduğumu merak ettim. Duvarlara bakarken sebebini buldum.

    Benim oturduğum yerden bakıldığında karşı duvarda güzel bir Besmele levhası asılı.

    Müfettişin oturduğu yerden bakıldığında Mustafa Kemal’in portresi asılı.

    Sohbet devam ederken patrona “Beni neden buraya ısrarla oturttuğunu anladım. Ben karşıya bakınca Besmeleyi göreceğim, devleti temsil eden müfettiş bakınca posteri görecek” deyince “Ne yapalım işimiz böyle” anlamında mazeret söyledi.

    “Ben seni anlarım, ayıplamak için söylemedim. 1940 lı yıllarda Kadayıfçı Halil ağa, sabah namazından önce dükkanını açar, ocağını yakar, kadayıfların sinisini eliyle çevirirken aşka gelir ve,

    “Ya Mevlam Hu Mevlam

    Aşkın bize ver mevlam” diye bir ilahi tutturur. Gece bekçisi suçüstü yapmak için hemen dükkana dalar. Halil ağa bakar ki bekçi girmiş hemen bir türkü tutturur:

    “İlimon ektim taşa ilimon vay aman

    Aman bitmedi kaldı kışa vay vay”

    Bekçi sorar, “Biraz önce söylediğin neydi şimdi ne söylüyorsun?” deyince Halil ağa “Bir eskiden bir yeniden guzum” deyiverir ve yakayı kurtarır” dedim.

    Ben oturacağım yeri belirlemeyi düşünürüm de İsrail Büyük Elçimiz, o alçak koltuğa neden oturur?

    Haydi o bize yabancı bir ülkede gerçekleşti. Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde 1995 yılında okul birincisi hanım kızın yemin töreninde konuşurken ağzını kapatan ve “Pislik, senin konuşmaya hakkın yok” diyerek mikrofondan uzaklaştıran bayan kimdi? Bu ülkenin insanı değil miydi?

    O zamanın rektörü ile dekanı ve orada olupta “Bunların hiç birine yemin yaptırtmayacağız” diyen cübbeli prof kimdi ve şimdi ne yapar, “Taciz” suçlamasıyla bir sorgudan geçirildi mi?

    Bülent Ecevit Meclis kürsüsünden sanki orduya hücum emri verir gibi Fazilet Partisi'nden 18 Nisan 1999 seçimlerinde İstanbul milletvekili olarak seçilen Merve Kavakçı hanımefendiye 2 Mayıs 1999'da yemin töreninde Meclis Başkanı merhum Ali Rıza Septioğlu “Başörtüsü yemin etmesine en mani değildir” demesine rağmen “Bu hanıma haddini bildiriniz” derken hangi ülkeyi temsil ediyordu?

    11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül 2011 yılında İngiltere dönüşünde havaalanında saygısızca uğurlandığını Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu şöyle anlatmış:

    "İngiltere'de 11'inci Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ü havalimanında uçağa binerken aradılar. Ayakkabısını çıkarttırdılar. Sen Cumhurbaşkanımın ayakkabısını nasıl çıkarttırırsın?"

     Sayın Bakanımız davranışa mukabil ne yaptığını da şöyle anlatmış:

    Bu olaydan sonra İngiltere Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'ye geldiğini belirtti:

    "Diyaloğumuz gayet iyi. Çok güzel bir görüşme yaptık. Dönüşünde talimat verdik, havalimanında ayakkabısı çıkartıldı, çoraplarına kadar arandı. Sen benim Cumhurbaşkanıma yaparsan, ben de sana yaparım."

    Mütekabiliyet kuralını uyguladığı için Sayın Bakanımıza teşekkür ederim. Bir de Kraliçeye uygulayabilsek..

    Bu habere hemen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Özel Kalem Müdürü Onur Şaylan, Şöyle cevap vermiş:

     "Sayın Gül ve heyeti, Heathrow Havalimanı’nda Türkiye-İngiltere arasındaki ilişkilerin seviyesine uygun olmayacak şekilde x-ray cihazından geçmek durumunda bırakıldı. Ancak, ayakkabı çıkarılması söz konusu olmadı" dedi. Ayrıca Şaylan İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi’nin özür dilediğini de belirtti.

    Yıldız Tilbe, Avrupa dönüşü hava alanında x-ray cihazından geçerken sıvı maddesi olan bir tane şampuanının geçemeyeceğini söylemeden kadın görevli şampuanı alıp çöpe atarken Yıldızımız hemen elinden alır ve vermez. Kadın görevli gider, yerine erkek polis gelir. Erkek polis şampuanı elinden almak ister, Yıldızımız da vermez. Yıldız, hemen şampuanın kapağını açar ve şampuanın tamamını başına boca eder yani döker. Sonra “Hadi geçirme bakalım” der ve sınırdan geçer.