ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    GAVUR GAVURU TUTAR


    GAVUR GAVURU TUTAR

    21/05/2019/Salı/Milligazete

    Yarasalar hoşlanmıyor diye güneş doğmasın mı?

    Sinekler, küllükte beslenirken, güller açmasın, havalar gül kokmasın diye bağırsalar güller açmasın mı?

    Gönlünde taşıdığı imandan, aslan görmüş eşek gibi kaçanlarla uyum sağlamaya, diyalog toplantıları yapmaya çalışanlar da anladı karşısındakinin neden kaçtığını.

    Suriye’de kurşun sıkanlara bir bakınız.

    Trump, Putin ve Netanyahu’nun askerleri.

    Ölenler, ne tarafta olursa olsun hepsi Müslüman.

    Irak’ta bir buçuk milyon Müslüman, Amerikalı askerler tarafından öldürüldüler.

    Suriye’de binlerce Müslüman Rus askerleri tarafından öldürüldüler.

    Ölenlerin hepsi, doğru veya yanlış meşreplerden olsalar da öldürülme nedenleri Müslüman olmalarıdır.

    Ölenlerin alınları aktır.

    Çünkü sahip oldukları iman, her türlü yanlıştan, şirkten paktır.

    O aklık ve paklık birilerinin karasını, karanlığını, içinin dışa vurduğunu gösteriyordu ve onun için öldürüldü.

    Çirkinin aynayı kırması gibi, kırdı Müslümanı.

    Elli yıl soğuk savaş yaptığını söyleyen Amerika ile Rusya’nın yine içten içe birbirini çökertme çalışmaları devam ederken, birlikte Müslüman avına çıkmaları karanlıklarının, karanlık planlarının aynı yerden kaynaklandığını gösterdi.

    Şaşmayalım. Her şey cinsine çeker.

    Keklikle karganın birlikte otladığını gören adam, şaşırır ve bunlar bir araya gelmezdi diye yanlarına doğru gidince ikisinin de topal olduğunu görür.

    Bu katiller sürüsünü bir araya getiren de katiller güruhunun hepsinin kafirlikte birleşmeleridir.

    Hazreti Aişe anamızın yanına gelen bir Mekkeli kadın onu epeyce güldürür.

    Medine’de şakacı bir kadının müsafiri olduğunu öğrenince şu hadisi rivayet eder:

    الْأَرْوَاحُ جُنُودٌ مُجَنَّدَةٌ فَمَا تَعَارَفَ مِنْهَا ائْتَلَفَ وَمَا تَنَاكَرَ مِنْهَا اخْتَلَفَ وَقَالَ يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ حَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ بِهَذَا
    “Ruhlar toplanmış ordular gibidirler. Tanışanlar ülfet ederler, tanışmayanlar ihtilaf ederler.” (Buhari Enbiya 3, Müslim birr 159 160, Ebu Davud edep 16, Ahmet, Müsned 2/295,527,537)
    Beyhaki’nin Şuab-ül İman’ında (Cilt 6, sayfa 497) Abdullah bin Mesud rivayetinde:
    فَلَوْ أَنَّ رَجُلًا مُؤْمِنًا دَخَلَ مَسْجِدًا فِيهِ مِائَةُ مُنَافِقٍ لَيْسَ فِيهِ إِلَّا مُؤْمِنٌ وَاحِدٌ لَذَهَبَ حَتَّى يَجْلِسَ إِلَى ذَلِكَ الْمُؤْمِنِ الْوَاحِدِ ، وَلَوْ أَنَّ رَجُلًا مُنَافِقًا دَخَلَ مَسْجِدًا فِيهِ مِائَةُ مُؤْمِنٍ لَيْسَ فِيهِ إِلَّا مُنَافِقٌ وَاحِدٌ لَذَهَبَ حَتَّى يَجْلِسَ إِلَى ذَلِكَ الْمُنَافِقِ الْوَاحِدِ "
    “Bir mümin, mescide gelse, mescidde yüz münafık ve bir tane de Mümin olsa, o bir kişiyi tanımadığı halde onun yanına oturur.

    Bir münafık, bir mescide gelse orada yüz mü'min ve bir tek münafık olsa o bir tek münafığı tanımadığı halde onun yanına oturur” (İbni Abdil Berr, el’Temhid, Isbahani, emsalül hadis. “Hadisin senedinde zayıflık vardır” diyenler var)
    Hz. Ömer, Hz. Ali’ye sorar:

    عَنِ ابْنِ عُمَرَ ، قَالَ : لَقِيَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ عَلِيَّ بْنَ أَبِي طَالِبٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا فَقَالَ : يَا أَبَا حَسَنٍ رُبَّمَا شَهِدْتَ وَغِبْنَا وَرُبَّمَا شَهِدْنَا وَغِبْتَ . ثَلَاثٌ أَسْأَلُكَ عَنْهُنَّ هَلْ عِنْدَكَ مِنْهُنَّ عِلْمٌ ؟ قَالَ عَلِيُّ : مَا هُنَّ ؟ قَالَ : الرَّجُلُ يُحِبُّ الرَّجُلَ وَلَمْ يَرَ مِنْهُ خَيْرًا ، وَالرَّجُلُ يُبْغِضُ الرَّجُلَ ، وَلَمْ يَرَ مِنْهُ سُوءً ، قَالَ عَلِيُّ : نَعَمْ ، حَدَّثَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : " إِنَّ الْأَرْوَاحَ فِي الْهَوَى أَجْنَادٌ مُجَنَّدَةٌ تَلْتَقِي فَتَشَامُّ فَمَا تَعَارَفَ مِنْهَا ائْتَلَفَ وَمَا تَنَاكَرَ مِنْهَا

    اخْتَلَفَ“Ya Ali, bir adam hiçbir iyilik görmediği bir adamı severken, hiçbir kötülük görmediği bir adamı da sevmiyor, acaba bu nedendir?” dediğinde Hz. Ali, “Ruhlar toplanmış ordular gibidirler. Tanışıp koklaşanlar ülfet ederler, tanışıp koklaşmayanlar ihtilaf ederler.”. (Taberani, Mucemi evsad 5/247)

    Dünyadaki bütün Müslümanları kardeş bilerek şehit olmak, Beyaz sarayda veya Kızıl sarayda ipek halılar üstünde, altın koltuklar üzerinde dünyaya pusu kurarken yaşamaktan trilyon kere trilyon kere daha fazla şereflidir.

    Çünkü her can ölümü tadacaktır ve yaptığının karşılığını bulacaktır.