GEÇMİŞ VE GELECEK YILLA
Dokuz ay yavrusunu zorlukla taşıyan anne, yavrusunun cennet kokusunu aldığında bütün yorgunlukları sona eriverir.
Doğum evinde göbek bağımız kesildiğinde Ekmek kapım kapanıyor diye ağlamıştık.
Bir kapıyı kapayan Rabbim, ananın göğsünden iki kapı açıverince ağlama duruverdi.
Sonra anamızın tatlı sütünün çekilişine üzülürken et, sebze, meyve gibi yiyeceklere diş geçirmek için dişlerimizi çıkardı o Rabbimiz.
Sonra serap gibi dünyanın peşinden koşmaya başladık.
Ne ilmin, ne servetin, ne şöhretin sonuna varabildik.
İlim arttıkça bilmediğimizin sayısı daha da çoğaldı.
Servet arttıkça daha yukarıdaki servet sahiplerini gördük.
Şöhret yayıldıkça tanıyanlardan tanımayanların sayısının daha çok olduğunu öğrendik.
Servete, şöhrete, bilgiye sahibim. Şimdi daha rahat ederim dediğimiz anda baş ağrıları, diş çürümeleri, göz ağrıları başladı.
Şekerin var tatlı yemeyeceksin, kolesterolün var yağlı yemeyeceksin, kalbin var eşinle heyecanlanmayacaksın yasağı gelir.
Sevdiğinizin ayakları altına servetinizi koyarsınız ama her geçen gün sevdiğinizi gül gibi soldurur ve onun ölüşünü seyredersiniz.
Memur olursunuz, terfi ve tenzil dalgalarıyla boğuşursunuz.
İşadamı olursunuz, siyasiler, bankacılar, haciz memurları, vergicilerle servetinizi korumaya çalışırsınız.
Haberleri dinlerken borsa, dolar, Euro, altının düşüş ve çıkışlarına göre kalp grafiğiniz iner çıkar.
Harpler, mafyalar, haraççılar, tacizciler, hırsızlar, çeteler bütün bunlar canın, malın, namusun düşmanıdırlar.
Akşam felekten bir gün çalarken ömründen bir gün alınmış olur.
Son noktası ölüm olan bir yarışta, son rakibi Azrail olan bir güreşte rahat yüzü görmek mümkin mi?
Sırtında haset yükü taşıyanlar rahat yüzü göremezler.
Gönlü kinle dolu olanlar, ne istediklerine kavuşurlar, ne de yorulmaktan vazgeçerler.
Gönlünde din taşıyan bizler, kalbimizin tik-taklarını, gece ve gündüzleri, haftaları ayları ve yılları bizim işaret levhalarımız, uyarıcılarımız kabul edip ona göre hayatımızı düzene koyacağız.
Hayatımızı güzelleştireceğiz.
Onun için Rabbimizden yardım isteyeceğiz ve Rabbena âtina fiddünya haseneten ve fil ahreti haseneten
/Rabbimiz, dünyamızı güzel eyle, ahretimizi güzel eyle
diye dua edecğiz. (Bakara süresi ayet 201)
Cennet kokulu yavrumuzun bizim bütün acılarımızı dindirdiği gibi bütün zorlukların aynı zamanda iki kolaylığı olduğunu göreceğiz. (Bak Şifa tefsiri İnşirah süresi ayet 5-6)
Ana rahmi gibi daracık bir yerden Rabbimiz tarafından süslenen geniş bir dünyaya getirildik.
Bu dünyayı ahretin ana rahmi olarak kabul edeceğiz ve Rabbimizin Halik, Musavvir, Bari, Cemil isimleriyle süslediği bu ahretin ana rahmine bıçak darbesi vurmadan, havaya kötü koku salmadan, sularını kirletmeden, akılları kullara köle yapmadan bir hayat yaşamaya çalışacağız.
Baş ağrısını, diş ağrısını bize elli yıldır farkına varmadığımız sağlığın önemini hatırlatan memur gibi göreceğiz ve sıhhatimizi daha iyi koruyacağız.
Acı biberler olmasaydı balın tadını bilemezdik biz.
Dağ yamacındaki ardıç ağacının gölgesinden dağa tırmanırken yorulan daha iyi zevk alır.
Helikopterle ardıç ağacının gölgesine inen adam, helikopterin soğutma sistemini ardıç ağacının gölgesine tercih eder.
Dağın zirvesine helikopterle değil tırmanarak gitmek spordur.
Yorulursunuz ama dinlemenin keyfine varırsınız.
Tembellerin aklı, şeytanların vesvese fabrikasıdır.
Miskinler kahvesi, şeytanların top sahasıdır.
Bezginler meyhanesi, cinlerin gezinme yeridir.
Hımbıllar aslında sefalet hamallarıdır.
Harmanda hasadın sefasını ekin ekmenin cefasını çekenler sürer.
Yokuşlarda yorulurken inişleri düşünün.
Davası uğruna baş koymayanların başına taç koymuyorlar.
Yarışa katılıp yorulup hedefe önce varıp zorluğu göğüslemeyene ödül vermiyorlar.
Biz üzerimize düşeni yaptıktan sonra "allah var, keder yok" deyip yola devam ediniz.
Cefa çekerken sefasını hayal edin.
Gönül aynanızda düşman hayaletlerine yer vererek cennete giden yolunuzu tıkamayınız.
|
|
|