GELİN HEP BİRLİKTE İMAN TAZELEYELİM
06/05/2022
Mahmut Toptaş
Fransaya konferans için gittiğimde anlattılar; babasının sözünü dinlemeyen, camiye cemaate yaklaşmayan, baba evini terk eden bir Türk delikanlısı, iki senedir bir Fransız kızıyla aynı evde nikahsız yaşamaya başlamışlar.
Bir birleriyle uyum sağlayabileceklerine kanaat getirince, kız evlenme teklif etmiş.
Türk delikanlısı kabul ederken Müslüman olursan evlenirim şartını ileri sürmüş.
Delikanlıyı seven Fransız kızı Müslüman olmayı kabul etmiş ve Nasıl Müslüman olacağım? diye sormuş.
Delikanlı Ben de bilmiyorum. Hocaya gidelim demiş ve gitmişler.
Hoca, Kelime-i Şehadetin manasını anlatmış ve neyi kabul edeceğini öğretmiş. Arkasından Kelime-i şehadeti birlikte söylemişler.
Hoca bir dua ettikten sonra onlar tam çıkacakları sırada Fransız kız Ama bu Kelime-i şehadeti bilmiyor demiş.
Delikanlı Haydi kız ben doğuştan Müslümanım demiş.
Burada bizi üzen şey, delikanlının Kelime-i şehadeti bilmemesi.
Sevindiren şey, bilmediği dinini sevmesi ve güçlü kabul edilen Fransız kültürüne rağmen, bir Fransız kızın Müslüman olması için çalışması.
İstanbulda 1981 yılında, değerli bir insanla tanışmıştım. Türkiyede İlâhiyat fakültesiyle beraber Ankara Siyasal bilgiler fakültesini de bitirmiş.
Doktora yapmak için İngiltereye gitmiş.
Müslüman olan İngilizler üzerine doktorasını vermiş ve Türkiyeye dönmüş.
Ben o günlerde tanışmıştım. O anlattı: Bir gün Londrada ki camide imamla beraber otururken, sarışın bir İngiliz içeri girdi.
İmamı sordu ve saygıyla oturduktan sonra, Müslüman olmak istediğini bildirdi ve gereken şeyler yapıldıktan, sohbetler edildikten sonra, izin isteyerek kalktı ve İmama dönerek, Ben bu kapıdan Hıristiyan olarak girdim, Müslüman olarak çıkıyorum. Müslümanlar dışarı çıkarken ne yaparlarsa, ben ona göre hareket etmek istiyorum dedi.
Pakistanlı imam, bilgili, ahlaklı ve firasetli bir imamdı.
Hemen, Burası cami olduğu için dışarı çıkarken, önce Besmele çek, sol ayağını atarak çık ama evinden dışarı çıkarken sağ ayağını atarak çık dedi ve uğurladı. Biz, birbirimize bakıştık, gülüştük ve ayrıldık.
Bir kaç gün sonra yine imamın yanına uğradığımda imam bana, Gel kardeşim gel. İkimiz birden bir Kelime-i şehadet getirelim de yeniden Müslüman olalım dedi.
Ben de, Hayrola hocam neden icap etti? dedim.
Dedi ki Yahu bu yeni Müslüman olan İngiliz, bizden ayrıldığı akşam gece yarısı, bana telefon ederek Müslümanların yatma konusunda özel bir tavsiyeleri var mı? diye sordu.
Yapacağı her işin, atacağı her adımın dinden dayanağını istiyor. İyi bir şey yaparken beni de uyandırmış oldu.
Biz atalarımızdan gördüğümüz şekilde hareket ediyoruz.
Dini dayanaklarını aramıyoruz.
Onun için bazı yanlışları da din zannediyoruz.
Gel birlikte Kelime-i şehadet getirelim, yeniden iman tazeleyelim ve bundan sonra söyleyeceğimiz ve yapacağımız her şeyin dini dayanağını arayalım bulalım ve ona göre hareket edelim dedi demişti.
Bütün dünyanın gündeminde tek şey var o da İslâm. Aleyhte konuşan da, lehte konuşan da İslâma hizmet ediyor.
Gazeteler ve televizyon ekranları, İslâm adına kan terör ve göz yaşı gösterseler de, aklı başında siyasiler, yazarlar, düşünürler, şöyle sahnenin geri tarafına bir göz attıklarında bu kanın ve terörün iplerinin kimlerin elinde olduğunu görürken, İslâma da bir göz atma ihtiyacı hissediyor ve Kitabımız Kuranı Kerimi, kendi dilinde okumaya başlayınca kendisine aleyhte propaganda yapılanla aslının aynı olmadığını görüveriyor.
Birçok gazete ve televizyon haberlerinden okuduk ve işittik ki, Amerika ve İngilterede İslâm hakkında yapılan yayınlar bir anda tükeniveriyormuş.
İlginin başladığı yerde bilgi de başlamış demektir.
Bu da art niyetlilerin sonunun geldiğini gösterir.
İnsanları uzun süre kandıramazlar.
Kanar gibi görünürler ve kandırdığını zannedeni kandırırlar.
Biz, başta kendimizi kandırmayalım.
Başkalarını hiç kandırmayalım.
Dinimizi sağlam kaynaklardan öğrenelim.
Yaptığımız ve söylediğimiz her şeyin dayanağını Kuran ve Sahih sünnetten almaya çalışalım, gücümüz yetmiyorsa ehline soralım.
Birçok insan Kuran ve sünneti okuduktan sonra bu kitaplarda güzel olan dinin yaşantıda nasıl olduğunu görmek üzere bizim yaşantımız üzerine araştırmalar yaptırılıyor.
İslâma olan sevgimizde batılıyı hayal kırıklığına uğratıyoruz.
Bizi İslâmdan uzaklaştırmak, gözümüzde kötü göstermek için milyarlarca dolar harcıyorlar, birde bakıyorlar ki açık tarafı kapalı tarafından fazla olan kadınımız, dinini bilmeyen gencimiz, dinine laf edenin cevabını veriyor.
Dinine toz kondurmuyor.
Dinimize sevgimiz yerinde. Bilgimiz eksik.
Gelin hep beraber, açığıyla kapalısıyla, amiriyle memuruyla, velisiyle delisiyle, generaliyle eriyle, rektörüyle öğrencisiyle yeniden Kelime-i şehadet getirerek imanımızı tazeleyip, dinimizin ana kaynaklarından delillerimizi öğrenelim.
Hiç değilse bir İlmihal kitabını okuyalım.
Mehmet Zihni efendinin, (1846-1913) Nimet-i İslam isimli eserini,
Veya Ömer Nasuhi Bilmen merhumun (1883-1971) Büyük İslam İlmihali ni ailecek bir okuyalım.