GELDİK
GİDİYORUZ O YARE DOĞRU
28/08/2018
Konya İslam
Enstitüsünde okurken değerli hocamız merhum Arif Etik beyle Gül Bayramına
katıldık.
Hocam
davetli, ben ise onun davetlisiyim.
Hocamın
sayesinde ben de ön sıralarda oturdum.
Jürinin
önünden yarışa katılan güller, genç kızların elinde herkese gösterilecek
şekilde takdim edilirken hocam, Şeyh Galibin:
Gül değil,
ateş-i ruhsardadır gözlerimiz.
Ceyş-i
pervaneye cay olmaz ocağ-ı yakut. Beytini mırıldanıyordu.
Orada
manasını soramazdım. Yarışma bitip ödüller verildikten sonra parkta çay içerken manasını sordum.
Bilgiçlik
taslayarak bilgiden mahrum olmamaya dikkat ettim.
Bir evde
sohbet eden adam, kış günü yanan sobanın ısısından keyif almaya başlayınca
Arapça olarak en-naru fakihetüş-şita demiş.
Bilgiçlik
taslayan cahilin biri onu Ayet zannetmiş ve ayetin sonunda Sadekallahül-aim
demediği için onu ayıplamak kadıyla Sadekallahül-azim demiş.
Bir diğer
ukala da Arapça cümlede geçen Nar kelimesini yediğimiz nar zannetmiş ve
Bizim köyde de nar yetişir demiş.
Körler
diyarında gezen adam gibi, sağırlara ney çalan neyzen gibi, gargalar yurdunda
kalmış bülbül gibi donmuş kalmış.
Konuşanın o
Arapça söylediği cümlenin manası Ateş, kış meyvesidir anlamına gelirmiş.
Ben ukalalık
yapmayayım diye hocama, şiirin anlamını sordum.
Hocam, Bizim
gözlerimiz, güllerde değil, ateş yanaklı güzellerdedir. Ateşe aşık pervaneler,
kendilerini yakacak ateşe aşkla yaklaşırlar ama ateş rengindeki trilyonlarca
para değerindeki yakut ocağına aldanıp ta orayı mekan tutmazlar. Yani, Şu
ışığı çok seven Pervane/kelebek, ateş renginde olan yakut taşını görüp te aşk
ile onun etrafında dönmediği gibi, bizim gözlerimiz de güle değil gül yanaklıya
bakar. Anlamında açıklama yapmıştı.
Nisan ayında Emirganda
laleleri görmeye gittiğimizde de lale üzerine bir çok şiiri okuyuvermişti.
Laleyi severiz
ama laleyi yaratanı daha çok severiz.
Galeriyi
gezdikten sonra orada olan deftere, Ressama teşekkür yazısı yazarak çıkarız.
Gülü severiz,
gül yanaklıyı da meşru bir şekilde severiz ama gülü de gül yanaklıları da
yaratanı her şeyden daha çok severiz.
Temmuz
sıcağında Ramazan orucu tutan Müslümanın öğle üzeri bardaktaki buz gibi suya meyletmesi, canının çekmesi günah değildir.
Onu içip orucu bozmak günahtır.
Gül yanaklıya
arzu duymak günah değil, tekrar tekrar bakmak ve uçkuru çözmek günahtır.
Rabbimiz,
Yusuf aleyhisselam ile Mısır Azizinin karısının olayını anlatırken:
وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ وَهَمَّ بِهَا لَوْلَا أَنْ رَأَى
بُرْهَانَ رَبِّهِ كَذَلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاءَ إِنَّهُ
مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ
Şüphesiz o
kadın Onu arzu etmişti. Eğer Rabbinin burhanını görmeseydi Yusuf da o kadını
arzu etmişti. Ondan kötülüğü ve fuhşu gidermek için böyle yaptık. Çünkü O
ihlasa erdirilmiş kullarımızdandır. (Yusuf süresi ayet 12/24)
Yusuf
aleyhisselam da bir insan olması nedeniyle kendisine zina teklifinde bulunan
kadına meylettiğini ama Allahın ayetlerini hatırında görünce vazgeçtiğini
haber verir.
Veya
peygamber olan babası Yakub aleyhisselam, karşısına dikilir ve yapmamasını
istediğini görür ve yapmaz.
Anavatan
Partisinin kuruluşunda bulunan bir tanıdığım Hocam bir defalığına harama
gireceğim ve hortumla zengin olacağım. Onun için girdim bu partiye demişti.
Birkaç yıl
sonra tam köşeyi döneceği günün gecesinde uyuyamadığını, ölmüş babasının hep
gözünün önüne geldiğini, onun için sabahleyin imzadan vazgeçtiğini, hortumcu
olmak için babasının da hırsız olması gerektiğini söylemişti.
Ailenizin
temizliği de, sizin helal lokma ile büyütülmeniz de, sizin bazı kötülükleri
yapmanızı engeller.
İslam
toplumundan ayrılırsanız aileniz, bilginiz, helalınız sizi koruyamaz.
Onun için
Salih ve Sadıklarla olunuz.
Biz meşru
makamı, meşru şöhreti, meşru zenginliği, meşru ve güzel eşi severiz ama
bunların hiç biri gerçek sevgiliyi unutturmak şöyle dursun her an bu
güzellikleri hatırlatan pano yazıları gibi kabul ederiz.
Fatih Sultan
Muhammed:
Bir şaha kulum kim, kulu sultanı cihandır. Diyor.
Yani, Ben öyle bir Şaha kul oldum ki, o Allahın kulu olan
ben, bu dünyanın sultanı oldum.
Yine o Fatih:
Verseler mülk-i cihânın tâc u tahtı devletin
Avni kuyun terkin etmez başına sultan olup diyor.
Yani, Dünya mülkünün başkanlık koltuğunu ve tacını bana
verseler, ben Avni mahlaslı Fatih, yine de Rabbin huzurundan ayrılıp o devletin
başına sultan olmam demiş.
Mekkede
sevgili peygamberimize, ekonomik ambargo uygulayan, sosyal boykot ilan eden
kafirler bu baskılarında başarılı olamayınca İstersen devlet başkanı yapalım,
en zenginimiz sen ol ve en güzel kızlarla evlendirelim dediklerinde cevap
olarak:
قَالَ فَقَالَ رَسُول اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ
وَسَلّمَ يَا عَمّ ، وَاَللّهِ لَوْ وَضَعُوا الشّمْسَ فِي يَمِينِي ، وَالْقَمَرَ
فِي يَسَارِي عَلَى أَنْ أَتْرُكَ هَذَا الْأَمْرَ حَتّى يُظْهِرَهُ اللّهُ أَوْ
أَهْلِكَ فِيهِ مَا تَرَكْتُهُ
Vallahi, eğer güneşi sağ elime, ayı sol
elime koysalar ben bu İslâm davetini Allah onu izhar (açıklayıp üstün getirinceye) edinceye kadar
veya ben bu yolda yok oluncaya kadar terk etmem (Beyhaki, Delail-un-Nübüvve
2/187, İbni Hişam, Sire 1/266) demiş ama Medinede İslama göre devletini de yönetmiş.
Biz, sevgili peygamberimizin yolundan
yürüyerek Rabbin koyduğu kurallara göre hareket ederek, başkan da olalım,
dünyanın tamamını İslam adaletiyle dolduralım ama dünyanın her şeyini, bu dünyadan
cennete tünel açan alet olarak görelim.
Leylada Mevlayı görenlerdeniz
Halk içinde Hakka erenlerdeniz
Yar yolunda canı verenlerdeniz
Geldik gidiyoruz o Yâre doğru