ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    GELLEK SPAS


    Çok ünlü bir sanatçı, sahnede sanatını icra etmeden önce, hayranlarına: “Merhabalar, nasılsınız?” diye bağırsa yer yerinden oynar.

    Ondan sonra sanatını icra ederken daha farklı dinlenir.

    Ülkemizi ziyaret eden bir siyasi, basın mensuplarının sorularına cevap vermeden önce, birkaç Türkçe cümle kursa basının ve basın aracılığıyla seyreden veya okuyan insanların kanaatlerini kendi lehine değiştirir.

    Her ırkın insanına kendi diliyle teşekkür ederseniz, siz diğerlerinden farklı değerlendirilirsiniz.

    Peki, size Fransızca teşekkür nasıl yapılır desem?

    Veya İngilizce teşekkürü sorsam?

    Veya Almanca teşekkür nasıl söylenir desem birçoğunuzun bileceğine eminim.

    Mersi, Tenkyu veri maç, Dankişun diyerek karşımızdakini sevindiririz.

    Çünkü biz, bizim dilimizle konuşan adamı konuşmayana tercih ederiz ve bu tercihi tabii olarak yaparız.

    “Gellek Spas” kelimesinin ne anlama geldiğini kaç kişi biliyor?

    Türkiye’de kaç tane Fransız yaşıyor ki “Mersi” kelimesini öğrendik.

    Veya kaç İngiliz tanıdığımız var ki onun gönlünü almak için “Tenkyu veri maç” ı öğrendik?

    Komşuyla konuşmayı bırakıp, hiç konuşma imkanımız olmayan insanların dilini öğreniyoruz.

    Herkesin kendi sahasıyla ilgili dilin öğrenilmesini dinim teşvik eder ama dinime kasteden milletlerin dilini kendi dilimizin önüne geçirme çalışmalarının iyi niyetli bir çalışma olmadığını bilenlerdenim.

    Dünyada milyarlarca Müslüman’ın, Türkiye’de Kürdün ve Türkün selamı olan “Esselamü aleyküm” değiştirildi kim nasıl uydurduysa “Günaydın” denildi.

    Denilmekle kalınmadı Türk ve Kürt memurlardan on binlercesi resmi dairede “Esselamü Aleyküm” dediği için disiplinsizlikten ceza aldı.

    Bizi birbirimizle kaynaştıran kelimelere bile yasak getirildi.

    Bizi birbirimizden ayıran kelimeler teşvik edildi.

    Kanunla yapılmasa da ceberrut yöneticilerin baskısıyla “Selam” yerine “Günaydın” demek teamül haline getirildi.

    Türkçeyi bilmeyen körpe çocuklarımıza sömürgen devletin dili öğretiliyor.

    Yüzde doksan sekizi Müslüman olan Türkiye halkının yüzde ikisinin, yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuzu Müslüman olan Kürt halkının on binde birinin baskısı altında iki halk da yıllardır her konuda inim inim inletilmişti.

    Şimdi görüyoruz ki, kendilerini “Beyaz Türk” diye niteleyen o yüzde ikilik azınlık ile kendisini komünist olarak niteleyen on binde birlik gurup birbirine karşı gibi görünseler de dine karşı olmada, batının değerlerine kayıtsız şartsız teslim olmada, sömürgenin dilini öğrenmede aynı kafayı taşıyorlar.

    İki tarafın haklı da kandırıldığının farkına vardı.

    Bundan sonra ya Hakkın ve halkın dediği olacak ve Hakka ve halka harp açanlar, kendi tuzaklarında halkın huzurlu halini görerek cezaların en çetinini çekecekler veya pişman olacaklar, halktan özür dileyecekler, Haktan da af dileyecekler ve yıktıkları her iyi şeyi yapma konusunda yarış yapacaklar.