ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    HALT ETMEK


    HALT ETMEK

    05/02/2019/Salı/Milligazete

    “Halt” kelimesi, Arapça olup “Karıştırmak” manasına gelir ama Türkçede yüzde doksan dokuz kötü anlamda kullanılır.

    Fas asıllı Profesör Muhammet Tanci, 1953 yılından sonra Ankara İlahiyat, İstanbul İslam Enstitüsünde hocalık yapmış.

    Sözlü imtihanda sorulan soruya cevap evren öğrenci yanlış cevap verince “Halt ettin” demiş.

    Öğrenci dışarı çıkınca yanındaki öğretim üyesi “Hocam, “Halt” kelimesi Türkçe’ de kötü anlama gelir deyince Hoca “Öyle ise ben halt ettim” demiş.

    Bu “Halt” kelimesini en şiddetli şekilde Sayın devlet Bahçeli, bir parti lideri için “Var git işine sayın……, incir ağacından oklava, darı unundan baklava, senden de bir halt olmaz, olamaz” diyerek söz borsasına yeniden sürmüştür.

    Sümbülzade Vehbi

    “Ekseri halt-ı kelamın hezeyan mahmum

    Acaba tuttu mu şairleri hummayı Sühan”

    Yani, şairlerin bir çoğunun sözlerinin karışık olması, Humma/Sıtma hastalığına tutulanların sayıklaması gibi. Acaba şairler söz hummasına  mı tutuldu” diyor.

    “Humma” Arapçadır ve sıcak manasınadır. Hamam da sıcak olduğundan bu ismi almıştır.

    Hummanın Türkçesi aslında “Isıtma” dır ama, halkımız sıtma deyivermiş.

    Servet ısıtır, şöhret göynütür, makam yakar.

    Dikkatli olmak ve bunların hepsini at gibi, araba gibi, uçak gibi kullanmak, ahıra, garaja, hangara çekmek ve gönül dünyasına sokmamak gerek.

    Yoksa ısıtır, sayıklatır, göynütür kötü kokular saçar, yakar da, itfaiye söndüremez.

    12 Eylül 1980 darbesinin ardından Merhum Kenan Evren, Cumhurbaşkanı seçilir.

    Bir konuşmasında Başörtüsünün İslam’da olmadığını, İslam Dinin güncellenmesi gerektiğini söyler.

    Gerçekten çağımızda “İlim Adamı” sözünü hak eden bir hoca efendi, (Adını verme konusunda kendisinden izin almadığım için yazmıyorum) bir düğün münasebetiyle yaptığı konuşmada “Cumhurbaşkanı Halt Ediyor” der.

    O günlerde çok satan bir gazete, en büyük puntolarla, manşetten “CUMHURBAŞKANI HALT EDİYOR” dedikten sonra habere geçiyor.

    Bir gün sonra İstanbul’a gelen Evren Paşayı havaalanında karşılayan İstanbul Valisine “O hocayı köşke getir” der.

    Hoca efendi ile Evren paşa, köşkte görüşürler.

    Evren paşa, hocayı can damarından vuracağını zannederek Mücadele süresinde “Hanımına bundan sonra anam gibisin” diyen adamın bir köle azat etmesi gerekir diyor.

    Bu gün böyle diyen bir adam, köleyi nereden bulacak? Diyerek hoca efendiyi sıkıştırdığını zannediyor.

    Gerçi Kur’an okumasını bilmeyen ve Kur’an’a sataşarak ün kazanmak isteyenler de profesör kalkanını siper ederek böyle haltlar işliyor.

    Hoca efendi, paşaya “Size bu bilgiyi veren, halt etmiş. Ayetin devamını yazmamış.

    Devamında “…eğer köle bulamazsa art arda iki ay oruç tutar” diyor. Ayet, orada durmuyor, çünkü kişinin yaşı ve hastalığı nedeniyle oruç tutmaya da gücü yetmeyebilir. ‘Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur’ diyor” deyince paşa, “ne içersiniz” der ve ikramdan sonra kapıya kadar uğurlama nezaketini gösterir.

    Nezaketi için “Aferin paşaya” diyenler, dikkat edin, bir başka hoca olsaydı ve Paşanın eksik bilgili konuşmasından sonra “Çok isabetli konuştunuz, ben halt emişim, çağımız bilgi çağı, hala 1400 yıllık ahkamla mı hareket edeceğiz” diyerek yaltaklansaydı, yağcılık yapsaydı ve yağdanlık gibi dursaydı, aynı nezaket gösterilmeden,  belki aşağılanarak gönderilebilir ve hakkında dava açılabilirdi.

    Üzerinde konuşlan ayetler:

    وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا ذَلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

    “Kadınlarına zıhar yaptıktan sonra sözlerinden dönmek iste­yenlerin, (hanımlarıyla) temas kurmadan önce bir köle azat etmesi gerekir. İşte siz bununla öğütleniyorsunuz. Allah yaptık­larınızdan haberdar­dır.” (Mücadele süresi ayet 58/3)

    فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ

    “Kim (köle) bulamazsa, (eşiyle) temas kurma­dan önce iki ay art arda oruç tutması gere­kir. Buna da gücü yetmeyen, altmış fa­kiri doyurur. İşte bu (kolaylık) Allah'a ve Rasûlü'ne iman ettiğiniz içindir. İşte bunlar Allah('ın koyduğu) sınırlardır. Kâfirler için acıklı azap vardır.” (Mücadele süresi ayet 58/4)

    Bu iki ayetin tefsirini “Şifa Tefsiri” nden bir okuyuverin. Yoksa Cantaş yayınevinden (212) 511 10 85 numaralı telefondan isteyiverin.