ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    HAYAL GARİBİN SIĞINAĞI


    Nohut tarlasında nohutlar sararmadan yeşilken sahibinden satın alırdı.

    Onları demetler, Pazar yerlerinde, ikindi üzeri kavşak noktalarında satardı.

    Sattıklarıyla bir parsel satın alır, temeli hanımıyla beraber kazarlar.

    Demiri, çimentoyu taksitli alır, tuğlaları dizerek duvarları yapmayı hanımıyla beraber yaparlar ve ustaya para vermezler.

    Kapı, pencere derken sıra çatıya gelir.

    Tam çatıyı yaparken üzerinde nohut sattığı üç tekerlekli araba durur.

    Arabanın üzeri adam boyundan fazla yüksek olduğundan önünde ne olduğunu göremez.

    Arabayı itekler ama araba gitmez.

    İteklemeyi bırakır ve arabanın önüne geçer bir de ne görsün çok sevdiği bir adam arabanın önüne durmuş ve arabayı durdurarak şaka yapmaktadır.

    Ama arabanın sahibi ağzına geleni sayar, söver.

    “Ağabey, ben sana şaka yapmak için durdurdum arabayı” der ama adam kızmaya devam eder.

    “Hayalimde olsun bir ev yapmıştım. Tam çatıyı kurarken sen hayal evimi yıktın viran ettin” der.

    O garibin hayal evini yıkan dostum bana bu olayı anlatalıdan beri ben, hiçbir insanın güzel hayallerini bozmak istemem.

    Hayali hakikate dönüşebilecek bir durum varsa dönüştürmeye gücüm oranında yardım etmeye çalışırım ama olmayacak şey ise “olmaz öyle şey” diyerek hayallerini yıkmam.

    Siyasinin biri meydanlarda bir araba anahtarı bir de ev anahtarı vaat ederken garibin birine “Olamaz böyle bir şey” dediğimde seçim bitinceye kadar ev ve araba hayaliyle yaşamak, hayalsiz yaşamaktan iyidir” demişti.

    Yalnız bu türden hayaller kurarken hiç kimseye zarar vermemeye dikkat etmeli.

    Hani adam, hanımına “Soğanı satarız, biraz da borca gireriz, bir at alırız, ben atla filan yere gider gelirim” der.

    Hanımı da “Sen gelince ben de su tenekelerini ata asar su getiririm” deyince adam kızar, “Yorgun ata yük yüklenmez, bunu bilmiyon mu” diyerek kavga başlatır evde.

    Siyasilerimiz, bu günlerde işsiz güçsüz dolaşan vatandaşlarımızın hayalhanelerini genişletiyorlar.

    Meydanlarda hayal sözler dinlerken kahvehanelerde bir bardak fazladan çay içmek zorunda kalıp para harcamalarını önleyerek fakirin ekonomisine katkı sağlıyorlar.

    Vaatleri duyunca devletin imkanlarının daha neler olabileceğini öğrendiklerinden hayalhanelerine yeni bir pencere daha açıyorlar.

    “Oturduğu yer ahır sekisi, söylediği İstanbul türküsü” sözüne ben karşıyım.

    Sığır çobanlığı yaparken ahır sekisinde otururken İstanbul hayali kurmasına ne karışıyoruz biz.

    İstanbul’a geldikten sonra tanıdığım ve hala görüştüğüm Karadenizli bir Laz dostum, İlkokul mezunu değil.

    “Ben Cumhurbaşkanı olsam” diyerek hayale başlar ve yapacaklarını da yazar.

    Sonra Başbakan olur ve yapacaklarını yazar.

    Bütün Bakanlıklarda hayal aleminde görev yapar ve oraları düzeltir.

    Bu zor işi onun birkaç senesini aldı ve birkaç tane defter doldurdu.

    Kime ne zararı var?

    Zararlı olan şey, hayallerini hakikat zannedip kendisini bulunmaz Hint kumaşı sanmaktır.

    Rabbimiz “Mu¬hakkak Allah, Muhtal/kendinde bir şeyler var hayal ederek kibirleneni, bö-bürle¬neni sevmez” buyurmuş. (Nisa süresi ayet 36)

    HAYAL GARİBİN SIĞINAĞI


    Nohut tarlasında nohutlar sararmadan yeşilken sahibinden satın alırdı.

    Onları demetler, Pazar yerlerinde, ikindi üzeri kavşak noktalarında satardı.

    Sattıklarıyla bir parsel satın alır, temeli hanımıyla beraber kazarlar.

    Demiri, çimentoyu taksitli alır, tuğlaları dizerek duvarları yapmayı hanımıyla beraber yaparlar ve ustaya para vermezler.

    Kapı, pencere derken sıra çatıya gelir.

    Tam çatıyı yaparken üzerinde nohut sattığı üç tekerlekli araba durur.

    Arabanın üzeri adam boyundan fazla yüksek olduğundan önünde ne olduğunu göremez.

    Arabayı itekler ama araba gitmez.

    İteklemeyi bırakır ve arabanın önüne geçer bir de ne görsün çok sevdiği bir adam arabanın önüne durmuş ve arabayı durdurarak şaka yapmaktadır.

    Ama arabanın sahibi ağzına geleni sayar, söver.

    “Ağabey, ben sana şaka yapmak için durdurdum arabayı” der ama adam kızmaya devam eder.

    “Hayalimde olsun bir ev yapmıştım. Tam çatıyı kurarken sen hayal evimi yıktın viran ettin” der.

    O garibin hayal evini yıkan dostum bana bu olayı anlatalıdan beri ben, hiçbir insanın güzel hayallerini bozmak istemem.

    Hayali hakikate dönüşebilecek bir durum varsa dönüştürmeye gücüm oranında yardım etmeye çalışırım ama olmayacak şey ise “olmaz öyle şey” diyerek hayallerini yıkmam.

    Siyasinin biri meydanlarda bir araba anahtarı bir de ev anahtarı vaat ederken garibin birine “Olamaz böyle bir şey” dediğimde seçim bitinceye kadar ev ve araba hayaliyle yaşamak, hayalsiz yaşamaktan iyidir” demişti.

    Yalnız bu türden hayaller kurarken hiç kimseye zarar vermemeye dikkat etmeli.

    Hani adam, hanımına “Soğanı satarız, biraz da borca gireriz, bir at alırız, ben atla filan yere gider gelirim” der.

    Hanımı da “Sen gelince ben de su tenekelerini ata asar su getiririm” deyince adam kızar, “Yorgun ata yük yüklenmez, bunu bilmiyon mu” diyerek kavga başlatır evde.

    Siyasilerimiz, bu günlerde işsiz güçsüz dolaşan vatandaşlarımızın hayalhanelerini genişletiyorlar.

    Meydanlarda hayal sözler dinlerken kahvehanelerde bir bardak fazladan çay içmek zorunda kalıp para harcamalarını önleyerek fakirin ekonomisine katkı sağlıyorlar.

    Vaatleri duyunca devletin imkanlarının daha neler olabileceğini öğrendiklerinden hayalhanelerine yeni bir pencere daha açıyorlar.

    “Oturduğu yer ahır sekisi, söylediği İstanbul türküsü” sözüne ben karşıyım.

    Sığır çobanlığı yaparken ahır sekisinde otururken İstanbul hayali kurmasına ne karışıyoruz biz.

    İstanbul’a geldikten sonra tanıdığım ve hala görüştüğüm Karadenizli bir Laz dostum, İlkokul mezunu değil.

    “Ben Cumhurbaşkanı olsam” diyerek hayale başlar ve yapacaklarını da yazar.

    Sonra Başbakan olur ve yapacaklarını yazar.

    Bütün Bakanlıklarda hayal aleminde görev yapar ve oraları düzeltir.

    Bu zor işi onun birkaç senesini aldı ve birkaç tane defter doldurdu.

    Kime ne zararı var?

    Zararlı olan şey, hayallerini hakikat zannedip kendisini bulunmaz Hint kumaşı sanmaktır.

    Rabbimiz “Mu¬hakkak Allah, Muhtal/kendinde bir şeyler var hayal ederek kibirleneni, bö-bürle¬neni sevmez” buyurmuş. (Nisa süresi ayet 36)