Günlük
tutanlar var.
Anılarını
yazanlar var.
Gittiği,
gördüğü yerleri
Seyahatname gibi kaydedenler var.
Bu
dünyadan anladığını anılarında yaşatmak için kalemini
kullananlar var.
Siz
bunlardan hangisini yapıyorsunuz?
Hiç
birini yapmayanımız çoğunlukta.
Hatır
kırmayan, hayırlı hatıralar bırakanınız çoğunlukta.
“Bu
tesbihi hatıra olarak sana bırakıyorum” dersiniz.
Fotoğrafınızın
ardına “Bu cansız hayalim hatıra olsun” yazarsınız.
“Hatırat”
yazanlar, öldükten sonra hatırını soranlara sağlığında
cevap veren insanlardır.
Sağlığında
doğru cevap veremeyeceği bazı şeyleri
hatıratta da doğru söylemeyenler olduğu
gibi “öldükten sonra ne derlese desinler” deyip doğruları
yazanlar da olur ve onlar, hatıratlarını öldükten sonra
yayınlanmasını isterler.
Fransız
papaz Jean Meslier (1664-1729) ömür boyu
rahiplik yapmış ama ölümünden sonra
yayınlanan kitabının adı “Sağduyu,
Tanrısızlığın İlmihali” dir. İki yüzlülüğünü sağlığında gösterememiş ölünce gerçek anlaşılmış.
Anılarını
yazanlar, olay olduğu anda ne anlamışsa anılarında onu yazar.
Anladığı yanlışsa yanlış yazar.
Hatırayı
yaşadığı zamanla,
yazmaya başladığı zaman
arasında anlayış değişikliği de hatıraları yönlendirir.
Hiç
hayırlı bir iş yapmayan, mezar taşından başka hatıra bırakamayacağını gören bazı ünlüler de gerçeği kapatmak için yaptıkları kötülüklerin tam
karşısı olan iyilikleri yapmış gibi yazarlar.
Tecrübelerinden
yararlandırmak için hatırat yazanlar vardır.
Çocuklarına yadigar bırakmak için müşahedatını
yazanlar olur.
Bütün
bu yazılanlarda kişinin anlayışı,
anlayış değişimi,
unutkanlığı, yanlış değerlerlendirmeleri
kasıtlı değiştirmeler...bulunabilir.
Ama
hepimiz, farkına varmasak da hayatımızı yazıyoruz.
Şu anda yeryüzünde yaşayan her insan
hayatını yazıyor.
Hani
bazı ünlüler vardır.
Çok önemli işlere
imza atmışlardır.
Ama
hayatlarını yazmamakta ısrar ederler.
İşte onlara da hatırat yazdırmak için bir görevli
verilir ve o anlatır, görevli kayda alır ve
yayınlanır ya, işte bizim hayatımız da öyle yazılıyor.
Rabbimiz, Kaf süresinin 17,18, عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ
قَعِيدٌ مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ } [ ق: 17 ، 18
]، İnfitar süresinin
10-14 üncü ayetlerinde
وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ
كِرَامًا كَاتِبِينَ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ إِنَّ الأبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ
وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ } [ الانفطار: 10 -14 ] görevlendirdiğini,
melekler tarafından herkesin her halini yazdıklarını haber verir.
Kehf
süresinin 49 uncu ayetinde küçük-büyük her şeyin yazıldığını
söyler.
Bu
dünyada yazdırdıkları kitabını ahirette alacağını, kafirler sol
ve arka taraflarından alacaklarını,
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ وَرَاءَ ظَهْرِهِ (10, وَأَمَّا
مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي
لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ } [الحاقة: Müminler ise sağ
taraflarından alacaklarını فَأَمَّا
مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ (7) (İnşikak
süresi ayet 7, el-Hakka süresi ayet 25) ve herkes kitabını okuyacağını
haber verir.
وَكُلَّ إِنْسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ
يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنْشُورًا (13) اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَى
بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا (14)
(İsra
süresi ayet 13-14)
Melekler
günlük halinde yazmazlar.
Anlık
yazarlar.
Kalemleri
ve defterleri tükenmez.
Görüntülü
alırlar, enerjileri kesilmez, kaydedilenleri kimse silemez, geçici olarak kayıt
dışı bırakılamaz. Depoları yakılamaz, arşivleri
silinemez.
Rüşvetle
sildirilemez, bilirkişilerin yanlış
raporlarıyla temize çıkarılamaz.
Yaptığınız
ve söylediğiniz her şey
o kitapta olacak ve sevenlerinize de gösterilecek.
Meleklerin
iyilik ve kötülük kriterleri, İslam’dır.
Hayatımızı
meleklere yazdırırken, İslami kriterlere uyalım.