ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    HEPİMİZ PEYGAMBERLERİN VARİSİYİZ


    HEPİMİZ PEYGAMBERLERİN VARİSİYİZ

    Bizler, Müezzin, İmam, Vaiz, Müftü ve Müslüman olarak hepimiz, bildiğimiz kadarıyla Peygamberlerin varisiyiz.

    Yeryüzünde hiçbir makama gıpta etmeyin, özenmeyin, arzu etmeyin, kıskanmayın.

    Rabbimiz buyurur:

    وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

    “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer mü'min iseniz mutlaka en üs­tün siz­siniz.” (Al-i Imran süresi ayet3/139)

    İmanlı iseniz en yüce olan sizsiniz.

    Çünki sizler Peygamberlerin varislerisiniz.

    Mescidinizin imamısınız ama Sevgili peygamberimiz:

    وَجُعِلَتْ لِي الْأَرْضُ مَسْجِدًا وَطَهُورًا

     “Yeryüzü temiz ve temizleyici olarak bana mescid kılındı” buyurmuş.” (Buhari, Sahih, K. Teyemmüm, bab 1)

    Camideki cemaatin huzur içinde ibadetini yaptırma göreviniz, cami dışında da bütün yeryüzünün her karışında aynı huzuru, güveni, adaleti sağlamakla görevlisiniz.

    Görevimizin sınırı, gücümüzle orantılıdır.

    Akıl, ilim, iman, beden, tecrübe, şöhret, servet…gücünüzü toplayın, cehaletin, inkarın, zulmün beline ilaç gibi sarın bakalım, mahalle ve şehrinizde ne güzel sonuçlar alınacak.

    Sevgili peygamberimiz:

    وَأَنَا وَلِيُّ مَنْ لاَ وَلِيَّ لَهُ

    “Velisi olmayanın velisi benim” buyurmuş. (Ahmed, Müsned, Mıkdam bin ma’di Kerib rivayeti, Nesai, Sünen-i Kübra K. Feraiz, bab 14)

    Biz, sevgili peygamberimizin varisi olarak toplumun hepsinin ihtiyacı olduğu ve çıkış yolu bulamadığı her konuda velisiyiz.

    Aynı binanın taşları gibi olan müminler velisiyle, delisiyle, yazarıyla, gezeriyle, yayıncısıyla, oyuncusuyla, işçisiyle, aşçısıyla, amiriyle, memuruyla bize aittir.

    Çatlayanlar sıvanmalı, süslenmeli ve kırılan el, yen içinde saklanmalı ve tedavi edilmelidir.

    Türkiye’de ve dünyanın çeşitli yerlerindeki Müslüman gruplar hangi isim altında birleşirse birleşsinler, hepsini kardeş kabul etmeli.

    İşverenin işçinin, generalin erin, amirin memurun, rektörün öğrencinin aynı safta eşit şartlar altında ibadet edebildiği, hutbe dinleyebildiği tek yer camilerimiz.

    Hassas doktorların hastalarını tedavi sürecini izlediği gibi biz daha fazla cemaatimizi izlemeliyiz ve sırlarını hiçbir kimseye açmamalıyız.

    Birliğimizin tek adresi camilerimizdir.

    Sevgili peygamberimizin Medine’ye hicretinde ilk yaptığı iş, Mescit yapmaktır.

    Randevu almadan ağabeyinizin veya ablanızın evine gidemezsiniz ama camiye gidersiniz.

    Renk, ırk, dil, mezhep, meşrep, parti, sosyal fark, rütbe farkının olmadığı, randevusuz girilen tek yerimiz camilerimizdir.

    Hutbe ve vaazlarımız, mahalle veya köyün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde hazırlanmalı.

    Delillere bağlı anlaşılır ve anlatılabilir şekilde olmalı.

    Namazınıza “Allahü Ekber/En büyük Allah’tır” diyerek başlıyorsunuz. Öyle ise başka büyük telkininde bulunmayın.

    Diğer bütün guruplar, Doğuya veya Batıya dönmeyi telkin ederken sizler, Allah’ın emrine uyarak Mescid-i Haram”a dönmeyi sağlayarak toplamaya çalışıyorsunuz.

    Fransız ihtilalinde batılılar “Allah’ı öldürdük kiliseye gömdük” demişlerdi. Aynısını bize söyletemediler ama yaptırıyorlar.

    Kur’an- Kerimi bizim elimiz ve dilimizle  camiye hapsediyorlar.

    Ezanımız, bunu yaptırmayacağımızın feryadıdır.

    Bunun  farkında olanlar, bir müddet Ezanımızın değiştirmeye tarafına gittiler ama başaramadılar.

    Dilencilerimiz, meyhanenin önünde, sinemanın önünde, tiyatronun önünde durmuş dilenmiş, en verimli yerin cami önleri olduğunu deneme yanılma usulüyle öğrenmiş ve cami önünde karar kılmış.

    Demek ki bu toplumda merhamet kırıntısı olan insanlar camidekilermiş.

    Çocuğunu besleyip büyütmek istemeyen anne, ciğer paresi yavrusunu cami önüne bırakarak merhametli insanların hala orada olduğunu ortaya koymaktadır.

    Umutlarını boşa çıkarmayalım.

    Cami görevlilerimiz, velisinden delisine, dilencisinden, çocuğunu cami önüne bırakan kadından, günah bataklığına batanına kadar herkesle ilgilenecek.

    Cami merkezli bir “Nur borsası” kuracak ve mahallenin her tarafında bu borsanın konuşulmasını sağlayacak.

    Halktan değil Haktan korkacak ve yaptığı her şeyi Hakkın rızası için yaparken, Hakkın rızası için yapılan her şeyin halkın çıkarına olduğunu bilecek.

    İnkar veya günah batağında debelenen insanlarımıza çağrıda bulunurken, Nuh aleyhisselamın kendi oğlunu çağırışı gibi, İbrahim aleyhisselamın babasını çağırışı gibi, Lut aleyhisselamın kendi hanımı çağırışı gibi, Sevgili peygamberimizin kıyamete kadar gelecek bütün insanları çağırışı gibi sesimizin titreşimlerinde merhamet kokusu da bulunmalıdır

    “Neme lazım” demeyelim, “Bütün insanlar bana lazım” diyelim.