HER GÖNÜLE GİDEN YOL AY
Zenginler kulübünün üyelerinden birine danışmanlık yapan değerli bir adam, boş zamanlarında İslami hizmetler için koşuşturur.
Bir yerde yolumuz kesişti ve kendisini orada tanıdım.
Yıllardır filana danışmanlık yapıyorum diyen bu adama,
- Bu tür hizmetlerde de koşuşturduğunu biliyorlar mı?
- Hayır, bilmiyorlar.
- Peki, işleriyle ilgili fikirlerini söyledikten sonra bu konularda İslamın emri veya yasağı da şöyledir dediğin olur mu?
- Hayır.
Bak dedim sana bir subayın yaptıklarını anlatayım.
Subaylıktan istifa ederek İstanbula göre orta zengin sayılacak, zenginler kulübüne girmemiş bir işadamının yanında işe başlar.
Aile şirketi olan bu şirketin yönetici kadrosuyla birlikte iş görürler, öğle yemeklerini de beraber yerler.
Her gün şirkete yalnız Hürriyet gazetesi alınır ama işin çokluğundan mıdır, yoksa okuma alışkanlığı olmadığından mıdır bilinmez, gazetenin yalnız spor sayfasının manşeti okunur ve masanın üzerine konur.
Subay, her gün öğle yemeğinde gazetenin ölüm ilanları bölümünü okur.
Filanın dayısı, filanın eniştesi, filanın babası
. ölmüştür, Şişlide cenaze namazı kılındıktan sonra Zincirli kuyuda defnedilecektir.
Patron bir gün sorar, sen hep bu sayfayı sesli olarak okursun neden? Der.
O da sizin ilanınızda burada yayınlanacak kendinizi alıştırmanız gerekir. Toprağın üstünü iyi döşemişsiniz, altını da döşemek gerekir. Hatırlatmak isterim
Subayın dürüstlüğü zaman içinde ailenin değişimine sebep olur.
Ben bunu anlatırken dikkatle dinleyen ve danışmanla beraber gelen Profesör, Bak, sen de bu taktiği kullanabilirsin deyiverdi.
Ben, hayır bu taktik yalnız o subaya ve o aileye geçerlidir.
Yedi milyar insanın gönlüne giden yedi milyar yol vardır.
Bütün mesele kendin dürüst olacaksın ve bunu dilinle değil, davranışlarınla ortaya koyacaksın.
Sonra karşındakini seveceksin.
Yaptığı yanlışa üzüleceksin.
Yanlışın doğrusunu Kuran veya sünnetten alarak söyleyeceksin.
Bana göre demeyeceksin.
Bana göre diyene karşıdakinin de bana göre deme hakkı vardır ve hakları eşittir.
Şahsa özel taktiklerin geçerli olmadığını anlatan bir fıkra vardır.
Adamın biri çalışmayı sevmez, gölgeler altında ırmaklar kenarında gönlünce eğlenmek istermiş.
Bir gün padişahın huzuruna çıkar ve Efendim, ben filan köyden ehli keyf Mehmetim. Param yok ki keyif çatayım. Emir buyursanız da bana maaş bağlansa Allahtan sağlık, padişahtan aylık gönlümce eğlensem der.
Padişah, Peki, sana bir soru, kızarmış tavuğun neresini daha çok seversin?
- Derisiyle gerisini efendim.
- Aferin, maaş bağlayın buna.
Mehmet Efendi bol parayla gönlünce yaşamaya devam ederken suyun kaynağını söylemezmiş.
Ev komşusu gariban Cafer, kendi hanımı aracılığıyla Mehmet efendinin hanımının ağzından paranın kaynağını ve verilen cevabı öğrenir.
O da padişahın sarayının yolunu tutar.
Padişah ona da Kızarmış bir dananın en çok neresini seversin? Der.
Adam çokbilmiş edayla derisiyle gerisini efendim diye cevaplar.
Padişah, ülkemde böyle zevksiz adamların dolaşmasını istemem bunu hapse atın der.
El aklıyla yola giden yolda kalır.
Her gönüle giden yol ayrıdır.
Her sorunun cevabı adamına göre ayrı olabilir.
Rabbimiz, dünyada devlete, ahrette cennete ulaştıran Sıratı Müstakimi Kuranıyla bildirmiş, o yoldan yürüyen Hazreti Muhammed (S.A.V.) i izlememizi istemiş ve her insana giden bir yol olduğunu, gayret gösterenlere bu yolu göstereceğini şöyle haber vermiş:
Uğrumuzda cihat eden¬lere elbette yollarımızı göste¬receğiz. Mu¬hak¬kak Allah, ih¬san yapanlarla be¬raberdir. (Ankebut süresi ayet 69)
|
|
|